Tarihçi-Yazar Ali kaya’nın ‘ Horasandan Anadolu’ya, Anadolu’dan Balkanlara’adıyla Sarı Saltık Eğitim ve Kültür Vakfı tarafından Avcılar Bariş Manço Kültür Merkezinde düzenlenen panelde yaptığı konuşma metnidir.
3 NİSAN 2016
SARI SALTIK (1211-1309)
Ali Kaya(Tarihçi-Yazar)
I. Sarı Saltık kimdir?
Sarı Saltık, 13. yüzyılda Anadolu Selçukluları döneminde yaşamış erenlerdendir.
Selçuklu’ların son döneminde Anadolu ve Rumeli’de, Ahmet Yesevi, Lokman Parende, Taptuk Emre,Alamut imamı 3.Alaeddin Muhammed, Ebu-l Vefa, Dede Gargın, Baba İlyas,Baba İsak ve Hacı Bektaşi Veli’nin temsil ettiği Alevi-Bektaşi inancının ve onun üzerinden Ehl-İ Beyt İslam egemenliğinin yayılmasında önemli roller oynamış bir Alevi-Bektaşi inanç önderi ve gazi’dir.
Seyyit Muhammed Buhârî ve Şerif Hızır gibi adlarla da anılan Sarı Saltık’ın, Buhara’da 1211 yılında doğduğu ve 1309’da Balkanlar’da, bugün Romanya sınırları içinde bulunan Dobruca bölgesinde Hakka yürüdü tahmin edilmektedir.
Kimliği ve yaşamı hakkındaki yazılı kaynakların hepsi de, halk arasında anlatılan onunla ilgili masalsı öykülere (menkıbelere) dayanmaktadır. Bu menkıbeler çok sayıdadır. Sarı Saltık’ın yolunun düştüğü ve konakladığı rivayet edilen her bölgede onun yaşamı ve bir din ulu’su olarak yaptıklarıyla ilgili ayrı bir menkıbe anlatılmıştır.
Sarı Saltık ve yaşamı hakkında bilgiler içeren başlıca yapıtlar şunlardır:
1) Ölümünden yaklaşık 200 yıl sonra, Fatih Sultan Mehmet’in oğlu Cem Sultan’ın emri üzerine Ebül¬hayr-ı Rûmî adındaki bir yazar tarafından derlenen SALTUKNÂME Üç cilt kitap tutarındaki bir yazılı kaynak olan Saltuknâme, doğrudan doğruya Sarı Saltuk hakkındaki menkıbeleri toplayan bir yapıttır.
2)Sarı Saltık hakkında bilgi veren bir başka önemli kaynak da Evliya Çelebi’nin SEYAHATNÂME’sidir.
3) Sarı Saltık’tan söz eden en eski kaynak, İbni Batuta Seyahatnâmesi’dir. Tanınmış Arap gezgini İbni Batuta, Sarı Saltık’un ölümünden yaklaşık kırk yıl sonra (1332’de) Alanya üzerinden Anadolu’ya ayak bastığında, geçtiği Alanya-Fethiye-Denizli güzergâhı üzerinde Baba Saltık adlı bir yerleşim merkezine geldiğinden söz eder. Burada İbni Batuta’ya, Sarı Saltık adlı bir evliyanın “mükaşefe sahibi” (Allah’ın sırlarını gören hakikat ehli) olduğu anlatılmıştır. İslamiyetin Türkistan-Horasan dervişleri yorumundan habersiz olan İbni Batuta, bu anlatılanların İslâm inançlarına aykırı olduğunu belirtir,
4)Yazıcıoğlu Ali’nin Tevârih-i Al-i Selçuk adlı tarih kitabı,
5-Hacı Bektaş-i Velâyetnamelerinde yer alan Sarı Satık ile ilgil belgeler çoğunlukla menkibebeler dayanmaktadır.
6-F,W Hasluk,Tufana Ervahda ,Kalliakra,Ragip Önen,Machiel Kiel,Gracem Smith,Blagga,Nimetulla ve Abülbaki Gölpınarlı gibi bilim ve ilim adamları Sarı SaItık’tan bahis etmektedirler.
II. Evliyalığa yükselişi
Hakkındaki Saltuknâme’de yer alan bir söylenceye göre, Sarı Saltık’ın yaşam öyküsü şöyledir:
Sonradan Sarı Saltık adını alacak olan Şerif Hızır üç yaşındayken babasını kaybeder. Bunun üzerine amcası Seyit İsmail Şerif ailenin kalan bireylerini yanına alarak önce Anadolu’da Mecingcret (Mazgirt) Sancağına, daha sonrada Ovacık-Haçeli köyüne göç eder. Burada bir süre kaldıktan sonra da, bugünkü Hozat ilçesinin Ağveren köyüne yerleşirler.
Selçukname’de anlatılan yine aynı menkıbeye göre, Şerif Hızır ilköğrenimi Çemişkezek’te yapar. Daha sonra Kemah Beyi’nin oğlu Muzaffereddin Muhammet ile birlikte bugün Kazakistan içinde yer alan Türkistan kentine, Hoca Ahmet Yesevi Medresesine gider.
Şerif Hızır’ın doğumundan önce ölmüş ünlü din bilgini Ahmet Yesevi tarafından kurulmuş Yesevi Medresesinde Lokman Parende’nin öğrencisi olur.
Buradaki eğitiminde ve daha sonra öğrendiklerini Anadolu’da yayma konusunda gösterdiği başarı nedeniyle kendisi, Ahmet Yesevi’nin oluşturduğu Ehl-i Beyt İslam inancının yayılmasında büyük roller oynayan “Ahmet Yesevi halifeleri” arasında sayılır.
Moğol imparatoru Cengiz Han, Kazakistan, Türkmenistan ve Horasan bölgelerini ele geçirince Şerif Hızır, Nişabur Dargahı’nın Piri olan Seyit îlyas ve Hacı Bektaş’ın kardeşi Menteş ile birlikte önce Azerbaycan’a, oradan da bugün İran sınırları içinde bulunan Hoy kentindeki Seyit Haydar Gazinin yanına gelir.
Hoy’dan sonra Muzaffer Muhammed ile birlikte Dersim’e dönerler. Burada ata binmeyi, ok atmayı, kılıç kul¬lan¬mayı da öğrenir.
Sarı Saltık Yesevi Medresesindeki eğitiminin sonuna geldiğinde bir gün hocası ona, “Saltuk Muhammedim! Bektaşım seni Rum’a göndersin” diyerek Anadolu’da Hacı Bektaş Veli’ye gitmesini ve bundan sonraki görevlerini ondan almasını istediği rivayet edilir.
Bu öğütün gereği olarak Sarı Saltık, Anadolu’ya döndükten sonra Suluca Karahöyük’te Hacı Bektaş Veli’nin dergâhına gider.
Bu dönemde Sarı Saltık artık bilgeliğe ermiş önde gelen din âlimlerinden biri ve veli (evliya) sayılmaktadır.
Hacı Bektaş-i Veli ona, “Seni Rumeli’ye fetih etmeye görevlendiriyorum. Taptuk Emre’ye git, seni silahlandırsın, yanına yoldaşlar versin” der. Taptuk Emre kendisine ok, yay verir ve tahta kılıç ile kuşandırır.
III. Saltık adını alışı
Şerif Hızır’ın Saltık adını alışı ise bir geleneğe dayanmaktadır. Bu gelenek, kişinin gösterdiği kahramanlık sonucu ad almasıdır. Dede Korkut Kitabı’nda örneklerini gördüğümüz “ad alma”-“ad verme” olaylarının benzerleri Saltuknâme’de de yer almaktadır.
Saltukname’ye göre Şerif Hızır’a Saltık adını, savaşta yendiği Alyon adlı bir düşmanı vermiştir. Yenilgisinden sonra Müslüman olan Alyon’a da Sarı Saltık, İlyas adını verir.
Bu ad verme olayı dışında eserde geçen diğer ad verme olayları, Saltık’a yenilerek Müslüman olan kişilere Saltık tarafından bir Türk adı verilmesi ile ilgilidir.
IV. Sarı Saltuk’un Anadolu ve Rumeli’deki dini çalışmaları
Sarı Saltık efsaneler dayanan yaşamının asıl rolünü, Anadolu ve Rumeli’nde yaptığı, Hoca Ahmet Yesevi-Hacı Bektaş Veli koluna dayalı İslam inancını yayma faaliyetlerinde oynamıştır. Ününü de bu faaliyetlerde gösterdiği başarıya ve ancak din ulularına yaraşır marifetlere borçludur.
Tarihçi Kemal Karpat’ın anlattıklarına göre Sarı Saltık ve beraberindeki 12 bin çadır Türkmen, Selçuklular döneminde, tahminen 1260-63 yıllarında, o zamanki Bizans imparatorunun da iznini alarak Karadeniz’in batı kıyılarına yerleşmiştir.
Bir süre burada yaşadıktan ve yerleştikleri bölgede kendi inanç ve yollarından giden geniş bir topluluk oluşturduktan sonra, Sarı Saltık ve beraberindeki Türkmen erenleri, Karadeniz kıyılarını takiben Romanya’daki Dobruca bölgesine geçmişler ve buraya yerleşmişlerdir. Bu yerleşme sonucunda Dobruca ve civarında şehirler kurmuşlardır.
Sarı Saltık bu yörede son bulan yaşamında, Türkmenlerin Balkan yarımadasında yerleşip yayılmasında büyük bir rol oynar. Ayrıca çeşitli Hıristiyan mezhebinden ve etnik kökenden halk toplulukları arasında Alevi- Bektaşi inancının yayılmasına önderlik eder.
V. Sarı Saltık’ın üstün özellikleri ve marifetleri hakkında halk arasında dolaşan rivayetler,
Sarı Saltık, bir destan kahramanında bulunması gereken bütün özelliklere sa¬hip¬¬tir. Son derece güçlüdür, yüreğinde korkunun zerresi bile yoktur. Tek başına düş¬man içine “yanar od gibi girmekte”, düşman kalelerini fethetmektedir.
Aman dile¬yen düşmanına karşı ise merhametlidir. Saltuknâme’de, bir yiğitte bulunması gereken özellikler ok atmak, yazı yazmak, suda yüzmek ve yiğitçe gezmek olarak sıralanırken, Sarı Saltık’un bu dört hünerde mahir olduğu özellikle belirtilir.
Saltuknâme’de Sarı Saltık’ın bu özellikler dışında olağan üstü güçleri de olduğu mübalağalı bir şekilde anlatılmaktadır. Çok uzaklarda aleyhinde söylenenleri işitebilmekte, oturduğu yerden bir kılıç darbesiyle bir başka diyardaki düşmanını öldürebilmekte, göz açıp kapayıncaya kadar bir diyardan bir başka diyara gidebilmektedirDüşman¬ları bir türlü Saltık’ı öldürememektedir; ok atarlar batmaz, kılıç vururlar kesmez, büyü yaparlar tesir etmez, suya atarlar boğulmaz, ateşe atarlar yanmaz. Bütün cinler ve melekler Sarı Saltık’ın yardımcısıdır. Düşmanları halka zulmeden zalimler, haksızlar, zorbalar, hakkı ve adaleti bozanlar ve her türlü kötülerdir. .( Bkz. Ebül Hyr-ı Rumi. Saltuk-nameCİLT1.2.3.,Pof.Dr. Şükrü Akalın.Ankara,İstanbul.1987,1988,1990.)
Bütün bu özellikler göz önünde bulundurulduğunda, Sarı Saltık’un alperen kişiliğinin yanı sıra, bazı menkıbelerde bir masal kahramanı kimliğiyle karşımıza çıktığı da görülmektedir.
Sarı Saltık Allah, Muhammed, Ali kutsallığını kalbinde taşıyan, Hz. Ali’nin adaletinden ayrılmayan temelinde insan sevgisi bulunan her dine, mezhebe, inanca saygı duyan ve hoşgörü ile bakar.
Sarı Saltık,dil, din, ırk, renk, farkı gözetmeyen, eline, diline, beline sahip olma ilkelerini şart koşan, gelmek isteyen, inançlı insanları çatısı altına alarak manevi susuzluklarını gideren, insanları yaşadıkları toplumda kendi istekleriyle kendi kendilerini yargılamalarını sağlayan, eşitlikçi, katılımcı, paylaşımcı düşünceyi savunan, şeriatın bağnazlığını reddeden bir velidir.Tarikat,marifet ve hakikate ulaşan bir yol eridir.
Sarı Saltık Kur-anı Ehl-i Beyt gibi yorumlayan, aslı doğruluk, kemali dostluk, cevheri, merhamet, görüşü eşitliktir.
Sarı Saltık, Hazinesi bilgi, meyvesi sevgi hamuru ile yoğrulmuş, insanı Kamil ve erdemli insan yaratmayı ön gören, kokuyu aşıp sevgi ile tanrıya yönelendir.
Sarı Saltık, Enel-Hak ile insanın özünde tanrıyı gören, yaradan ile yaratılan ikiliğinden varlık birliğine varan, edep ve ahlaklığı yaşamın temeline oturtan, insanı yücelten, hamurunda, hem ilahiliğin hem de irfan iliğin mayası bulunan, kişinin ahlaklı ve karakterli yaşam ilkelerini belirleyen bir kişiliktir.
Sarı Saltık, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’den neslin imametini teberra ve tebella ilkesini sahiplenen, dini biçim ve şekil olarak değil, gerçek anlamıyla algılayan, dini bağımsız bir irade gücü ve batını özelliği ile evrimleştiren akıl ve iman bütünlüğünde birleştiren bir Alev-Bektaşi inanç önderidir.
Alevi-Bektaşi kültürü XIII. yüzyılda Anadolu’daki gelişimine paralel olarak Balkan coğrafyasında da organize olmuştur. Öğretinin, XIII. yüzyılda Balkan topraklarındaki karizmatik temsilcisi Sarı Saltık’tır.
Sarı Saltık, Hacı Bektaşi Veli düşünce geleneğini Doğu Avrupa topraklarında örgütleyen erenlerdendir. Batının doğan güneşidir
Sarı Saltık adına Balkanlarda ve Anadolu’da onlarca makam mezarının bulunması onun, XIII. yüzyılda oluşturduğu sosyal gücün bir göstergesidir. Sarı Saltık’la Balkan topraklarında çıkışını yapan Hacı Bektaşi Veli düşüncesi daha sonraki dönemde Seyyid Ali Sultan (Kızıldeli), Otman Baba, Akyazılı Sultan, Demir Baba, Gül Baba gibi erenlerle temsil edilmiştir. Sarı Saltık adıyla bir Alevi inanç-dede ocağı da bulunmaktadır.
Sarı Saltık Ocağı Tunceli ili Hozat ilçesi merkezli olup Tunceli, Erzincan, Sivas, Gümüşhane ve Çorum gibi birçok ile bağlı yerleşim birimlerinde yaşayan talip topluluklarına sahiptir. Sarı Saltık’ın şahsı ile ilgili yapılacak biyografik çalışmalarla ve Sarı Saltık Ocağı ile ilgili sürdürülecek sosyolojik çalışmalarla Alevi- Bektaşi kültürüne ait düşünsel ve ritüel içerikli birçok yeni veri elde edilmiştir.
Dersimde ’de Sarı Saltık ocağın dışında; Şıh Delil Berhican, Şıh (Şeyh) Çoban ,Kureşan, Baba Mansur, Ağuçan (Ağu içen), , Derviş Cemal, ve Üryan Hızır-Hıdır (Sultan ziyaret ederek kurbanlar kesmektedirler. Dersimde Sarı Saltık ocağı yörede sorun çözmede oynadıkları rol itibar büyüktür ve itikatlı bir ocaktır.
Sarı Saltık Alevilik, Bektaşilik tarihinin önemli isimlerindendir. Işık yayan bir güneştir.
Yaşamı süresince Balkan topraklarında geleneğin temsilciliğini yapmıştır. Üstün sıfatlar taşıyan Sarı Saltık, velâyetnamede insanlara yardım eden, kötülüklere karşı savaşan biri olarak tanıtılır.
Türkmen erenlerine bu şekilde insanüstü güçler atfetme, Alevi İslam inancında menkıbe kültüründe sıkça rastlanan bir durumdur.
Hacı Bektaş Veli Velâyetnamesi’nde Sarı Saltık ile ilgili pasajlarda işlenen Hızır kültü, tahta kılıç, İslâm’a davet unsurları; Alevi ve Bektaşi geleneklerinde yaygındır (Gölpınarlı, 1995: 46).
Ebü’l-Hayr-ı Rûmî tarafından kaleme alınan, Sarı Saltık’ın yaşamını menkıbe ve efsanelerle iç içe işleyen Saltukname adlı eser, Sarı Saltık ile ilgili en önemli kaynaktır. Saltukname’de de Sarı Saltık, Hacı Bektaş Veli ile çağdaş ve düşünsel açıdan bağlantılı bir eren olarak tanıtılmaktadır.
Eserde Sarı Saltık, Hacı Bektaşi Veli dışında adları Alevi ve Bektaşi geleneklerinde önemsenen Tapduk Emre, Yunus Emre, Karacaahmet Sultan gibi kişilerle de irtibatlandırılmaktadır.
Saltuknamede,Sarı Saltık’ın; Mevlana, Ahi Evren ve Nasreddin Hoca ile görüştüğü de anlatılmaktadır. İsimleri Sarı Saltık ile beraber anılan bu kişiler Anadolu Alevi –Bektaşi tarihinin önemli temsilcileridir
Sarı Saltık’un tarihi kişiliği, soyu, yaşamı, düşüncesi, çevresi ile ilişkili olduğu isimler, gerçekleştirdiği çalışmalar ideal hâle getirilerek erene insanüstü birtakım nitelikler verilmeye çalışılır. Dua, farklı biçime dönüştürme yetisi, ejderha gibi üstün ve kötü güçlerle mücadele, rüya miti, Ehl-i beyt ve On iki İmam’lara soy ve düşünce olarak aidiyet, Hızır-İlyas kültü; Saltukname’de Sarı Saltık’ın biyografisi anlatılırken kullanılan anlatım araçlarıdır (Akalın, 1988: 22).
Saltukname içerik ve yöntem olarak karşılaştırıldığında Battalname ve Danişmendname ile yakın özellikler göstermektedir.
Sarı Saltık hakkında bilgi veren bir diğer kaynak ise
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’dir. Evliya Çelebi, seyahatnamesinde geniş şekilde Sarı Saltık’ı anlatmış ve hakkındaki sözlü anlatıları işlemiştir. Eserin Sarı Saltık hakkında bilgi veren bölümle-rinde, yazarın Balkanlarda ziyaret ettiği ve Sarı Saltuk’a atfedilen türbe ve tekkeler tanıtılmaktadır (Çevik, 1996:284).
Tarihte Kaligra Sultan tekkesi olarak geçen ve Sarı Saltık’a ait olduğu söylenen türbeyi Evliya Çelebi,
“Kaligra Sultan Tekkesi” olarak tanıtır. Kaligra Sultan’ın Sarı Saltık olduğunu, Sarı Saltık’ın Hacı Bektaş Veli ile beraber Anadolu’ya geldiğini belirtir. Hacı Bektaş Veli’nin Sarı Saltık’a; tahta kılıç, seccade, davul, sancak vererek Rumeli’ye görevlendirdiğini ifade eder. Seyahatnamedeki tabirle Moskof, Leh, Çeh, Dobruca diyarlarına giden Sarı Saltık buralarda, Saltukname ve Hacı Bektaş Veli Velâyetnamesi’nde yer alan menkıbelerde anlatıldığı gibi bir eren olarak çalışmalar gerçekleştirir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde, Babadağı ile ilgili bilgilerin verildiği bölümde de Sarı Saltuk anılır. Babadağı’nın adının Sarı Saltık’ın mezarının burada bulunmasından kaynaklandığı belirtilerek, Babadağ’daki Sarı Saltık tekkesinden ve türbesinden detaylı şekilde bahsedilir. Evliya Çelebi, Sarı Saltık’ın asıl adının Hazret-i Sarı Saltuk Muhammed Buhari olduğunu aktararak Sarı Saltık’ın yaşamı hakkında açıklamalar yapar (Çevik, 1996: 489).
Bazı çalışmalarda Sarı Saltık’ın kolonizatör derviş olarak Anadolu’dan Rumeli’ye 1263 yılında, 12.000 hane Türkmen kitle ile geçerek Kırım, Dobruca yörelerine bu Türkmen topluluklarını iskân ettiği de anlatılmaktadır (Togan, 1981: 268).
Sarı Saltık’ın Alevi İslam tasavvuf düşüncesinin XIII. yüzyıldaki en önemli temsilcilerinden Yunus Emre’nin eserlerine yansıyacak derecededir. Yunus Emre bağlı olduğu düşüncenin temsilcileri olarak Tapduk Emre’yi, Barak Baba’yı ve Sarı Saltık’ı zikreder (Gölpınarlı, 2003: 43).
Saltuknâme’ye göre Sarı Saltık 99 yıl yaşamış, sonunda düşmanları tarafından zehirlendikten sonra hançerlenerek şehit edilmiştir. Ancak, son nefesini vermeden önce de kendisini zehirleyen ve hançerleyen düşmanını öldürmüştür.
Başka bin menkıbeye göre de Sarı Saltuk, 1280’de DERSİM-Hozat ilçesinin bu gün kendi adıyla anılan San Saltık Dağı’nda yaylada iken vefat etmiştir. Türbesi Sarı Saltık Dağı’nın eteğindedir. Halk burayı kutsal kabul ederek, yüzyıllarca ağız, göz ve felç hastalıklarına şifa bulacaklarına inanmıştır. Ocak ziyaret edilerek ve kurbanlar kesilerek şifa dilenir.
VI. Mezarına ve ölümü sonrasına ilişkin söylenceler
Saltukname’ye göre, Sarı Saltık vefat edince, ona muhip yar olan herkes kendi memleketine götürüp def etmek ister, Sarı Saltık bu durumu bildiği için ölmeden önce muhiplerine, “Benim üzerimde çekişmeyin. Herkes bir tabut yaptırsın bırakıp gitsin, ben her tabutta bulunurum” der.
Muhipler, birer tabut alıp gittiler. Gerçekte kim kendi tabutunun kapağını açıp baktı ise San Saltuk’un o tabutun içinde olduğunu gördü. Ve tabutu alıp kendi memleketine götürdü.
Saltukname’ye göre böyle 12 tabut, Evliya Çelebiye göre 7 tabut alıp götürülmüştür.
Sarı Saltık’ın tabutunun götürüldüğü 7 ülkedeki 7 şehir olarak şunlar kaydedilmektedir:
1-Moskova: Burada Aziz Söyfinikoia (Aya Nikoia) adıyla büyük itibar görmekledir.
2-Lehistan: Buradaki Dançığ’da bulunan mezarı büyük kalabalıkla ziyaret edilmektedir.
3-Bohemya: Burada Pazonya da bir tabutu gösterilmektedir.
4-İsveç: Burada Bivanya’da mezarı bulunmakladır.
5-Edirne: Burada Babaeski’de bir mezarı vardır.
6-Moldavya (Boğdan:) Burada Baba Dağı’nda bir mezarı gösterilmektedir.
7- Bulgaristan Dobruca’sı: Yedinci mezarı burada bulunmaktadır.
12 tabutun götürülüp konduğu mezar yerlerinin ise şuralar olduğu kabul edilmektedir:
1-Tunceli-Hozat
2-Afyon-Bor Merkez,
3-Romanya-Babadağ,
4-iznik- Merkez,
5-Edime-Babaeski,
6-lstanbul-Rumeli feneri,(1850 yılında türbe yapıldı)
7-Kosova-İpek, (1963 yılında türbe yapıldı)
8-Kosova-Prizrent,
9-Makedonya-Ohn
10-Bulgaristan-Varna-Kaligra (Karadeniz kıyısındaki Karaosman)
11-Arnavutluk-Kruya,
12-Mostar-Balagay
VII. Tunceli (Dersim) Sarı Saltuk Ocağı
Soy şeceresi 12 İmamlara ve Hz Ali’ye dayandırılan Sarı Saltık ocak mensuplarının dördüncü imam Zeynel Abidin den sonra devam edip on iki imamların sonuncusu olarak bilinen Mehdi den gelen şecereyi takip ettiği görülmektedir.( Gölpınarlı2063,S38-527)
Secerede ;aynı zamanda 18.sırada yer alan Sarı Saltık, Battal Gazi ‘nin dip torunu olduğuna yer verilmiştir.Sarı Saltık ile Battal Gazi arasında kurulan münasebet , Saltukname tarafından da doğrulanmaktadır.
Tunceli’deki Ocağı Hozat ilçesindedir ve burası Tunceli, Erzincan, Sivas, Gümüşhane ve Çorum gibi birçok ile bağlı yerleşim birimlerinde yaşayan talip topluluklarına sahiptir.
Dersimde Sarı Saltık ocağı yörede sorun çözmede oynadıkları rol itibar büyüktür ve itikatlı bir ocaktır.
Sarı Saltık kültü aynı zamanda inanç-dede ocağı özelliği taşımaktadır. Dersim-Hozat merkezli Sarı Saltık Ocağı, Anadolu Aleviliğinin önemli merkezlerinden biridir.
Başta Dersim olmak üzere, Anadolu’nun farklı yörelerinde Sarı Saltık Ocağına bağlı dede ve talip toplulukları yaşamaktadır.
Sarı Saltık kültü ve ocağı, saygıyla anılan birleştirici bir özeliğe sahiptir. Alevi-Bektaşi geleneklerinin, inançsal tarihsel, düşünsel kaynaklarının aydınlatılması açısından önemlidir. Bu tarihî kişilik ve adıyla anılan inanç-dede ocağı üzerine yapılacak bilimsel çalışmalar Alevi -Bektaşi İslam inancına, sosyolojisine, felsefesine ve kültürel değerlerine yeni açılımlar kazandırır.