Makaleler

Dersim Katliamı

Yö­net­sel Bö­lün­me ve Nüfus:

1847 yı­lın­da Der­sim san­ca­ğı­nın Er­zu­rum eya­le­ti­ne ve­ril­me­sin­den sonra, 1859 yı­lın­da ya­pı­lan yeni bir de­ği­şik­lik­le Har­put eya­le­ti­ne bağ­lan­dı. İşte bu ta­rih­ten sonra Der­sim ve çev­re­si ha­ri­ta­lar­da gös­te­ril­me­ye baş­lan­dı. Son yüz­yıl­lar­da ise, Der­sim adıy­la yö­re­de­ki 126 boy ve aşi­re­tin top­la­mı kas­te­dil­mek­te­dir.
Tun­ce­li ve çev­re­si geç­miş dö­nem­ler­de ol­du­ğu gibi, Os­man­lı­lar za­ma­nın­da yer ad­la­rı de­ği­şik­li­ği­ne uğ­ra­dı. Ör­ne­ğin; Pulur ye­ri­ne Pü­lü­mür adı kul­la­nı­lır­ken, Na­zi­mi­ye, Ak­pa­zar ve Ova­cık ad­la­rı da yeni adlar ola­rak kul­la­nıl­dı..
1867’deki yö­net­sel bö­lü­şüm­de ise, Tun­ce­li ili sı­nır­la­rı için­de­ki Çar­san­cak’ın bir bö­lü­mü (bu­gün­kü Ak­pa­zar ya da Peri), Ku­zi­can, Ova­cık ve Maz­girt, Er­zu­rum vi­la­ye­ti­nin Er­zin­can san­ca­ğı için­de yer al­mak­tay­dı. Çar­san­cak ka­za­sı ise Ma­mu­ret ül-Aziz vi­la­ye­ti­nin mer­kez san­ca­ğı­na bağ­lıy­dı. Os­man­lı dev­let sal­na­me­sin­den an­la­şıl­dı­ğı üzere bölge mer­ke­zi Der­sim san­ca­ğın­dan olu­şan bir vi­la­yet ol­muş­tu. 1879’da Der­sim, ayrı bir vi­la­yet ola­rak Er­zu­rum’dan ay­rıl­dı. 1886 yı­lın­da ise ye­ni­den mu­ta­sar­rıf­lı­ğa in­di­ril­di.
13 Mayıs 1888’de mer­kez Hozat olmak üzere, Ova­cık, Çe­miş­ke­zek, Çar­san­cak, Maz­girt, Per­tek, Ku­zi­can, Naz­mi­ye ve Pah ka­sa­ba­la­rıy­la, Ma­mu­ret ül-Aziz (Har­put) vi­la­ye­ti­nin bir san­ca­ğı ha­li­ne dö­nüş­tü­rül­dü.
1892 yılı dev­let sal­na­me­si­nin ka­yıt­la­rın­dan, Der­sim’in ye­ni­den san­cak ol­du­ğu ve Ma­mu­ret ül-Aziz vi­la­ye­ti­ne bağ­lan­dı­ğı an­la­şıl­mak­ta­dır. Bu dö­nem­de Der­sim san­ca­ğı; Hozat(Mer­kez), Ova­cık (Pulur), Çe­miş­ke­zek, Çar­san­cak, Maz­girt, Kı­zıl­ki­li­se (Naz­mi­ye) ve Pah ka­za­la­rın­dan oluş­mak­tay­dı. Ku­zi­can ka­za­sı ise 1892 yı­lın­da Er­zu­rum vi­la­ye­ti­nin Er­zin­can san­ca­ğı­na bağ­lıy­dı. Der­sim san­ca­ğın­da, Çar­san­cak ka­za­sı­nın top­lam iki na­hi­ye­si (Mer­kez ve Per­tek) ol­du­ğu gibi, 1916 ve 1918 yı­lın­da da her­han­gi bir yö­net­sel de­ği­şik­li­ğe uğ­ra­ma­dı.
Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de de bu de­ğiş­me­ler sür­müş­tür. Cum­hu­ri­yet’ten sonra il ya­pı­lan Der­sim, 1923’te ilçe ya­pı­la­rak Ela­zığ’a bağ­lan­dı. 1936 yı­lın­da tek­rar il ya­pıl­dı ve 2884 sa­yı­lı özel ka­nun­la Der­sim adı Tun­ce­li ola­rak de­ğiş­ti­ril­di.
Gü­nü­müz­de Der­sim iline bağlı olan Çe­miş­ge­zek, Per­tek ve Maz­girt ka­za­la­rı, Os­man­lı dev­le­ti­nin kla­sik dö­ne­min­de Eya­let-i Di­yar­ba­kır’a bağlı idi. 1831’e ait ka­yıt­lar bu üç ka­za­yı, Eya­let-i Di­yar­ba­kır için­de gös­ter­mek­te­dir.
1847’de, Hozat ka­sa­ba­sı, Der­sim san­ca­ğı­nın mer­ke­zi oldu. 1867’deki yö­net­sel bö­lüm­de gü­nü­müz­de Tun­ce­li ili sı­nır­la­rı için­de­ki Çar­şan­cak (Ak­pa­zar ya da Peri), Ku­zi­can (Pü­lü­mür), Ova­cık ve Maz­girt ka­za­la­rı, Er­zu­rum Vi­la­ye­ti’nin Er­zin­can san­ca­ğı­na bağ­lıy­dı.
1877 Dev­let Sal­na­me­si’ne göre, Ku­zi­can, Ova­cık ve Maz­girt, Er­zu­rum vi­la­ye­ti­nin Er­zin­can san­ca­ğı için­de yer al­mak­tay­dı. Çar­şan­cak ka­za­sı ise, Ma­mu­ret ül-Aziz Vi­la­ye­ti’nin Mer­kez San­ca­ğı’na bağ­lıy­dı. 1888 Dev­let Sal­na­me­si’ne göre ise Der­sim san­ca­ğın­dan olu­şan bir vi­la­yet ol­muş­tu.
1892 Ma­mu­ret ül-Aziz Vi­la­yet Sal­na­me­si, Per­tek ile Çe­miş­ge­zek’te köy­le­riy­le bir­lik­te, top­lam 5.063 hane bu­lun­du­ğu­nu ve top­lam erkek nü­fu­su­nun 10.000’i aş­tı­ğı­nı kay­det­mek­te­dir.
1892 Ma­mu­ret ül-Aziz Vi­la­yet Sal­na­me­si’nde Der­sim san­ca­ğı mer­ke­zi­nin, vi­la­yet mer­ke­zi­ne 12 saat uzak­lık­ta­ki Hozat ka­sa­ba­sı ol­du­ğu be­lir­til­mek­te­dir. Bu sal­na­me­ye göre Hozat, ön­ce­le­ri 20-30 ha­ne­li bir köy iken, 1847’de bir as­ke­ri kışla ya­pıl­dık­tan sonra, Der­sim san­ca­ğı adıy­la mu­ta­sar­rıf­lık mer­ke­zi oldu.
TARİHSEL GELİŞME­LER
Os­man­lı Pa­di­şah­la­rın­dan Sul­tan III. Mu­ra­dın Alevi inan­cı­na iliş­kin ki­tap­la­rı top­lat­tı. Fatih, Yavuz Sul­tan Selim ve Ka­nu­ni de­vir­le­rin­de din adam­la­rın­dan Molla Hüs­ref, Molla Gü­ra­ni, Fah­red­din Acemi, İbni Kemal, Zen­bel­li Ali Efen­di, Müftü Hamza ve Ebus­su­ud Efen­di’lerin ge­nel­de Bâ­tı­ni, özel­de Hu­ru­fi, Işık. Kı­zıl­baş-Ale­vi ta­ife­si hak­kın­da mül­hid ve din düş­ma­nı­dır­lar di­ye­rek fetva verip öl­dü­rül­me­le­ri­ni haklı gör­müş­ler­di. IV. Murat dev­rin­de din adamı Müftü Efen­di’nin hak­kın­da “Kâ­fir­lik” di­ye­rek Ale­vi­ler­le il­gi­li fet­va­lar verdi.

1. Mah­mut za­ma­nın­da şey­hü­lis­lam­lık ma­ka­mın­da bu­lu­nan Zahir Efen­di gibi, din adam­la­rı­nın ver­di­ği fet­va­lar­la Alevi -Bek­ta­şi­le­rin kat­li­nin vacip ilan edil­di. 300 ‘e yakın Bek­ta­şi Der­gâh­la­rın ka­pa­tıl­dı. Ki­tap­la­rı ya­kıl­dı., Baba ve De­de­le­rin öl­dü­rül­dü. Önem­li bir kısmı sür­gün edil­di. Töv­be­le­ri­nin kabul edil­mez ol­du­ğu­nun beyan edil­me­si gibi ger­çek­ler Os­man­lı yö­ne­ti­ci­le­ri­nin Der­sim’e karşı inanç ba­kı­mın­dan hoş­gö­rü­lü dav­ran­ma­dık­la­rı­nın ka­nı­tı­dır. Bu se­bep­ler­den do­la­yı Os­man­lı dev­let yö­ne­ti­mi ile Der­sim­li­le­rin ara­sın­da çe­liş­ki­le­rin art­ma­sı­na neden oldu. Eğer Os­man­lı hü­kü­me­ti Der­sim’e sevgi, dost­luk, eko­no­mik kal­kın­ma ve refah gö­tür­müş ol­say­dı, Der­sim’de Alevi/Kır­maç di­re­niş­le­ri ol­ma­ya­cak­tı. Oysa Os­man­lı her dö­nem­de de sü­rek­li Der­si­me karşı düş­man­lık, öç alma, ay­rı­lık ve asi­mi­las­yon po­li­ti­ka­lar uy­gu­la­mış­lar­dı. Os­man­lı Dev­le­ti sü­rek­li as­ke­ri yön­tem­ler­le çözüm ara­dı­ğı için mer­kez hü­kü­me­ti ile Der­sim­li­ler ara­sın­da uyum sağ­la­na­ma­mış­tır. Os­man­lı İmpa­ra­tor­lu­ğu’nun çö­kü­şü sü­re­cin­de im­pa­ra­tor­lu­ğun çe­şit­li yer­le­rin­de ol­du­ğu gibi Der­sim’de de bazı olay­lar mey­da­na geldi.
Bu di­re­niş­le­rin bir başka ne­de­ni ise, Os­man­lı pa­di­şa­hı Ab­dül­ha­mid’in (1896-1909) 1891 yı­lın­da Doğu Ana­do­lu ve Güney Doğu Ana­do­lu’ya Şafii Tuğ­ge­ne­ral (Mir­li­va) Meh­met Paşa’ya Ha­mi­di­ye alay­la­rı* oluş­tur­ma gö­re­vi­ni ver­me­si oluş­tur­du. Meh­met Paşa bu dö­nem­de Hınıs, Ma­laz­girt, Van ve Bit­lis yö­re­le­rin­de­ki aşi­ret­ler­den top­la­dı­ğı ki­şi­ler­le her biri 750 ki­şi­lik yüz Ha­mi­di­ye ala­yı­nı oluş­tur­muş­tu. Yak­la­şık ola­rak 75 bin ki­şi­den mey­da­na ge­ti­ri­len bu ordu yıl­la­rı ara­sın­da gü­ven­li­ği sağ­la­mak ama­cıy­la ku­rul­du. (1896-19169). Bu Ha­mi­di­ye alay­la­rı ara­sın­da Der­sim yö­re­sin­de­ki Alevi aşi­ret­le­ri­nin ol­ma­ma­sı do­la­yı, Der­sim Alevi aşi­ret­le­rin tep­ki­si­ne neden oldu. Hü­kü­me­tin güt­tü­ğü ay­rım­cı, bas­kı­cı, kı­yım­cı ve asi­mi­las­yon­cu uy­gu­la­ma­la­ra karşı Der­sim aşi­ret­le­ri i di­re­niş ha­re­ket­le­ri­ne baş­vur­du­lar. Der­sim coğ­ra­fik konum ola­rak da di­re­niş­le­re el­ve­riş­li ol­du­ğu için 1896 yı­lın­da di­re­niş­le­re sahne oldu.
Der­sim­le il­gi­li çar­pı­cı olay­da Ab­dül­ha­mit dö­ne­min­de ya­şan­dı. Ab­dül­ha­mit Ha­mi­di­ye alay­la­rı­nı 1891 de Er­me­ni ve Rus­la­ra karşı ko­ru­ya­bil­mek ve bunun ya­nın­da Kürt aşi­ret­le­ri­ni bö­le­rek den­ge­yi sağ­la­mak ama­cıy­la, Sünni Kürt­ler­den oluş­tur­du­ğu bu Ha­mi­di­ye Alay­la­rı­nı, Ale­vi­le­re karşı kul­lan­dı. Os­man­lı dev­le­ti, Der­si­me oto­nom sta­tü­sün­den do­la­yı de­fa­lar­ca sefer dü­zen­len­di, fakat bir sonuç ala­ma­dı. Kı­sa­ca Os­man­lı sefer ey­le­miş, zafer ey­le­ye­me­miş­tir. Yavuz Sul­tan Selim ile baş­la­yan se­fer­ler, Cum­hu­ri­ye­te kadar devam etti. Der­sim, ya­ban­cı is­ti­la­la­ra karşı baş­la­rı ile di­ren­miş ve Os­man­lı is­ti­la­la­rı­na uğ­ra­yan Alevi ve diğer halk ve aşi­ret men­sup­la­rı­nı bağ­rı­na bas­mış­tır. Kı­sa­ca, Der­sim hem ba­ğım­sız sta­tü­sü­nü ko­ru­muş, hem de bu sta­tü­sü­nü kul­la­na­rak mer­ke­zi dev­let oto­ri­te­si­ne karşı olan mu­ha­lif güç­le­rin sı­ğın­dı­ğı gü­ven­li bir ko­ru­nak oldu.

Gö­rül­dü­ğü gibi Ab­dül­ha­mit ve yö­ne­ti­mi­nin Der­si­me karşı bakış açı­sı­nın önemi ha­zır­la­nan ra­por­lar­da an­la­şıl­mak­ta­dır. Ancak bu yön­tem­le­rin nasıl uy­gu­la­na­ca­ğı­na iliş­kin somut bir öneri yok­tur. Do­ğa­nın eşit ol­ma­yan ko­şul­la­rı dik­ka­te alın­dı­ğın­da ti­ca­re­tin öğ­re­til­me­si­nin de­ğer­len­dir­me­si­ne iliş­kin bu ra­por­lar­da hiç­bir somut öneri ge­ti­ril­me­miş­tir. Os­man­lı her yön­den yı­kı­lır­ken diğer yan­dan Der­si­mi yıkma yol­la­rı­nı arı­yor­du. Yüz­yıl­lar­ca Der­sim de dü­ze­ni sağ­la­mak için sü­rek­li baskı ya­pıl­dı. Yıkıp yak­ma­lar dı­şın­da bir yol dü­şü­nül­me­di. Ya­pı­lan öne­ri­le­rin kağıt üze­rin­de kaldı., Diğer yan­dan Der­sim yöre in­sa­nı­nın in­san­ca ya­şa­ma ola­nak­la­rı­nı da umut­lar­dan uzak bı­ra­kıl­dı. Yö­ne­ti­mi el­le­rin­de bu­lun­du­ran ge­ri­ci bağ­naz din adam­la­rı­nın Der­sim’deki Ale­vi-Kır­manç-Za­za top­lu­mu üze­rin­de he­ge­mon­ya kur­mak is­te­me­le­ri de Der­sim­li’yi sü­rek­li te­dir­gin et­miş­tir.
Der­sim 19. yüz­yı­la kadar adeta ba­ğım­sız bir va­zi­yet­te ve ismen Os­man­lı İmpa­ra­tor­lu­ğu­na bağlı bir şe­kil­de ya­şa­mış bir böl­ge­dir. Tan­zi­mat’tan sonra, dev­le­tin bu bölge ile il­gi­len­di­ği, ancak Der­sim’in milli de­ğer­le­ri­ne önem ve­ril­me­di­ği­ni, as­ke­ri yön­tem­ler­le çözüm ara­dı­ğı­nı gör­mek­te­yiz.
Vi­ta­li Genet’in ver­di­ği bil­gi­ler­de Sünni inan­cı­nın Der­sim de köklü bi­çim­de sür­dür­mek için 1891 yı­lın­da 6 med­re­se ol­du­ğu ve bu med­re­se­ler­de 170 öğ­ren­ci­nin oku­mak­ta ol­du­ğu­nu be­lir­til­mek­te­dir. Os­man­lı hü­kü­me­ti Der­sim­li­ler’e şef­kat, mer­ha­met gös­ter­miş ol­say­dı belki de Der­sim­li­ler’le Os­man­lı mer­kez yö­ne­ti­mi ara­sın­da uyum­lu bağ­lar sağ­lan­mış olur­du.
Çünkü Der­sim­li’nin Os­man­lı mer­kez yö­ne­ti­mi­ne karşı sal­dır­gan dav­ran­ma­sı ken­di­le­ri­nin yaşam kay­gı­sın­dan ileri gel­mek­te idi. Ti­ca­re­tin Sünni ka­sa­ba­la­rın elin­de bu­lun­ma­sı ve dini bas­kı­nın kat­mer­li­ce uy­gu­lan­ma­sı­nı da Der­sim­li ile Os­man­lı hü­kü­me­ti ara­sın­da bağ­la­rın ku­rul­ma­ma­sı­nın se­bep­le­ri ola­rak gös­ter­mek müm­kün­dür. Hatta 1893’lerde Der­si­me Nak­şî­li­ği yay­ma­yı bile öne­ren dev­let adam­la­rı oldu. Der­sim­de çıkan olay­la­rın se­bep­le­ri­nin baş­lı­ca­la­rı; genel ola­rak fa­kir­lik, batıl inanç­lar, ça­re­siz­lik ve suç­la­rın ta­kip­siz kal­ma­sı, dış eş­kı­ya­lı­ğın hal­kın gö­zün­de sı­ra­dan bir iş ol­du­ğu inan­cı­nın yay­gın hale gel­me­si, yıl­lar­ca kendi iç­le­ri­ne ka­pan­mış bir halk ol­ma­sı ve ba­ğır­la­rın­da his­set­tik­le­ri dev­le­ti gör­me­me­le­ri önem­li se­bep­ler ola­rak gö­rül­mek­te­dir.
1891 yı­lın­da Ab­dül­ha­mit ta­ra­fın­dan Sünn / Şa­fi-Kürt doğu aşi­ret­le­ri olan Zilan Ka­ra­ka­pak, Ada­man­lı, Hay­da­ran­lı, Ce­la­li­li, Şa­dil­li, Ce­ma­da­ki, Ci­ran­lı, Kayis, Ar­tu­şi, Bi­ra­kan­lı, Cib­ra­lı, Sip­kan­lı, Hüs­nan­lı, Mukri, Milan, Şim­sı­kı, Şu­kuf­ti, Ta­ku­ri, Milli, Tayi Miran, Ka­ra­be­si gibi 63 aşi­ret­ten oluş­tu­ru­lan Ha­mi­di­ye aşi­ret sü­va­ri alay­la­rı­na Os­man­lı mer­kez yö­ne­ti­mi önem­li ay­rı­ca­lık­lar ge­ti­rir. Bu aşi­ret­ler ver­gi­den muaf, dev­let iliş­ki­le­ri­ni do­lay­sız ola­rak sağ­lar­lar. Subay un­van­la­rıy­la maaş al­ma­la­rı, ço­cuk­la­rı­nı aşi­ret mek­te­bi ola­rak anı­lan okul­lar­da okut­ma­la­rı, belli bir dü­zey­de ken­di­le­ri­ni gü­ven­lik­te his­set­me­le­ri, aşi­ret­ler ara­sın­da ay­rı­ca­lık­lı ol­ma­la­rı gibi se­bep­ler­den dolay, Doğu aşi­ret­le­ri ara­sın­da özel­lik­le de Der­sim Ale­vi- Kır­manç- Zaza aşi­ret­le­ri ara­sın­da çe­kiş­me­le­rin art­ma­sı­na yol aç­mış­tı. Bu aşi­ret­ler Os­man­lı pa­di­şa­hı adına böl­ge­de fi­ilen ve hu­ku­ken ay­rı­ca­lık­lı du­ru­ma sahip olur­lar. Dev­le­tin bu aşi­ret­le­re silah ver­me­si diğer güç­ler kar­şı­sın­da ba­ğım­sız ha­re­ket et­me­le­ri aşi­ret­ler ara­sın­da gi­de­rek yoğun bir ça­tış­ma­nın çık­ma­sı­na se­be­bi­yet ver­miş­tir.
1896 yı­lın­da Ana­do­lu Genel Mü­fet­ti­şi olan Zeki Paşa’nın baş­kan­lı­ğın­da Der­sim­le il­gi­li idari ve hu­ku­ki bir dizi karar alı­nır­sa da so­nuç­ta Os­man­lı Mer­kez yö­ne­ti­min­de Der­sim ile il­gi­li fark­lı yak­la­şım­lar or­ta­ya çık­mış­tır. Şakır Paşa, Der­sim­de “zorla Sün­ni­leş­tir­me” po­li­ti­ka­sı­nın iz­len­me­si­ni sa­vu­nur. Bunu koyu İslam ta­ri­kat­la­rın­dan biri olan ve Alevi kar­şı­tı tu­tu­muy­la bi­li­nen “Nak­şi­ben­dî­lik” ile hal­let­me­ye ça­lı­şır. Os­man­lı zaten Kürt­ler için­de Nak­şi­ben­dî ta­ri­ka­tı eliy­le ör­güt­lü ve güç­lü­dür. -Şa­fi-Nak­şî cep­he­si güç­len­miş ve yı­kıl­maz ola­cak­tır. (B. Öz, 2004, 42)
Der­sim ile il­gi­li ra­por­lar­da özel­lik­le Kı­zıl­baş-Kır­manç olan Der­sim, bu tab­lo­nun tam or­ta­sın­da bir çı­ban­dır, an­la­yı­şı ha­kim­dir. Bu ne­den­le “Der­sim Nak­şî­ben­leş­ti­ril­me­li­dir” de­nil­mek­te­dir.
Der­sim de mey­da­na gelen olay­la­rın et­ken­le­rin­den bi­ri­de Der­sim­si­le­rin Alevi ol­ma­la­rı ne­de­niy­le po­tan­si­yel suçlu ola­rak de­ğer­len­di­ril­me­le­ri­dir.
Çünkü Der­sim uzun yıl­lar­dan beri mer­ke­zi oto­ri­te­ye karşı di­re­ni­şin mer­ke­zi ol­muş­tu. Ale­vi­li­ğin mer­ke­zi ola­rak gö­rü­lü­yor­du. Bu yak­la­şım so­nu­cu ola­rak yet­ki­li­ler, Sün­ni­leş­tir­me­yi bir çözüm ola­rak gör­müş, halkı Sün­ni­leş­tir­me yo­luy­la asi­mi­le ede­rek dev­le­te ve ha­li­fe­li­ğe ba­ğım­lı kı­la­bi­le­cek­le­ri­ni san­mış­lar­dı. Bu amaç­la, Nak­şi­ben­di tek­ke­le­ri­nin açıl­ma­sı­nı teş­vik et­ti­ler.
1896 yı­lın­da Müşir Şakır Paşa’nın ha­zır­la­dı­ğı rapor olmak üzere, Der­sim ile il­gi­li diğer ha­zır­la­na ra­por­lar­da bu zih­ni­yet gö­rül­müş­tür. Bu yak­la­şım Der­sim ola­yı­nın çö­zü­mü­nü bölge hal­kı­nın Sün­ni­leş­ti­ril­me­sin­de gör­mek­tey­di.
19. Yüz­yı­lın so­nun­da ka­le­me alı­nan iki Der­sim ra­po­ru­nun yanı sıra, Der­sim Mu­ta­sar­rı­fı olan Arif Bey’in ay­rın­tı­lı bir ra­po­ru izler. 28 Ekim 1903 ta­ri­hin­de Ela­ziz vi­la­ye­ti va­sı­ta­sıy­la İçiş­le­ri Ba­ka­nı­na su­nu­lan ra­por­da, ilk ola­rak Der­sim­li­le­rin sal­dır­gan­lık alış­kan­lık­la­rı­nın hayat kay­gı­sın­dan doğ­du­ğu be­lir­ti­lir.
Ra­po­run ikin­ci cüm­le­sin­de, Der­si­min hangi böl­ge­le­rin Sünni kö­ken­li ol­du­ğu, hangi böl­ge­le­rin ise Ale­vi-Kı­zıl­baş ol­du­ğu or­ta­ya ko­yu­lur. Çe­miş­ge­zek ve Çar­san­cak ka­za­la­rın­da­ki Sünni nü­fu­sa dik­kat çeken Arif Bey, Maz­girt kaza mer­ke­zi ve Da­na­bu­ra’nın tü­müy­le Sün­ni­ler­den oluş­tu­ğu­nu be­lir­te­rek “Su­ni­ler dev­let hiz­met­le­ri­ni gö­rür­ler ve hü­kü­me­te bağ­lı­dır­lar” gö­rü­şü­nü öne sürer.
Arif Beye göre, Der­sim nü­fu­su­nun ço­ğun­lu­ğu­nu oluş­tu­ran ve fe­na­lık­la­rın baş­lı­ca se­be­bi olan Ale­vi­ler­dir. Nikâh kıyma, ölü yı­ka­ma ve def­net­me gibi iş­le­ri yapan ve sazla – sözle dini ko­nu­lar­da hal­kın ma­ne­vî duy­gu­la­rı­na hakim olan Dede ve Se­yit­ler­le; hal­kın dünya iş­le­ri­ne ege­men olan, ruhu eş­kı­ya­lık dolu, iki­yüz­lü ve fesat ağa­la­rın elin­de esir du­ru­mun­da­dır. Der­sim­li­le­re karşı ön yar­gı­lı ve tep­ki­li bu sa­tır­la­ra göre so­ru­nun ne­de­ni Ale­vi­lik ve de­de­ler­dir. Os­man­lı İmpa­ra­tor­lu­ğu­nun ya­pı­sın­da­ki bu­na­lım Der­sim’e yan­sı­mış­tı. Der­sim di­re­niş­le­ri­nin se­bep­le­ri ara­sın­da eko­no­mik fark­lı­lık­lar, kül­tü­rel ve kim­lik bu­na­lı­mı­nın yanı sıra, Ab­dül­ha­mid’in kur­du­ğu Ha­mi­di­ye alay­la­rı­nın mez­hep­sel ay­rı­lık­la­ra da­yan­dı­rıl­ma­sı ve Der­sim aşi­ret­le­ri­ni kap­sa­ma­ma­sı önem­li bir yer tut­muş­tur.
1908 yı­lın­dan baş­la­yıp çe­şit­li ta­rih­ler­de Der­sim üze­ri­ne ya­pı­lan tet­kik, tah­rik ha­re­ket­le­ri devam et­miş­tir. Tüm ça­ba­la­ra rağ­men, so­nuç­ta bir sürü as­ke­ri ve si­ya­si ön­lem­ler alın­mış, alı­nan tüm ka­rar­lar bir as­ke­ri ha­re­ke­te dö­nüş­müş ve Der­sim de idari dü­zen­le­me­ler hal­kın huzur ve gü­ve­ni­ni sağ­la­ya­ma­mış­tır. Hal­kın, bil­gi­siz, yok­sul, cahil ol­ma­sı, fe­odal aşi­ret dü­ze­ni­nin sür­me­si yö­ne­tim­le­rin, kit­le­le­rin so­run­la­rı­nın yal­nız­ca as­ke­ri ön­lem­ler­le çö­zü­le­ce­ği­ne inan­ma­la­rı Der­sim so­ru­nu­nu çöz­me­miş­tir. Eği­tim, idari ve eko­no­mik alan­lar­da tek bir iyi­leş­tir­me ya­pıl­ma­mış­tır. Bu ne­den­ler­le
1893-1905 yıl­la­rın­da da Der­sim de is­tik­rar­sız­lık devam etti.

KUR­TU­LUŞ SA­VA­ŞI DÖNEMİNDE DERSİM

22-28 Ha­zi­ran 1919 ta­ri­hin­de Er­zu­rum’a gelen Mus­ta­fa Kemal Paşa, Er­zu­rum Kong­re­sin­den sonra Er­zin­can’ a gel­di­ğin de vi­la­yet jan­dar­ma ko­mu­ta­nı Paşam, “Der­sim­li­ler, sizi ya­ka­la­yıp Ela­zığ va­li­si Ali Galip Pa­şa­ya tes­lim etmek için pusu kur­duk­la­rı­nı dair haber aldık” di­ye­rek pusu ha­be­ri­ni verir. Ger­çek­ten de Er­zin­can’dan Sı­va­sa gi­der­ken pu­su­ya dü­şü­rü­lür. Olay şöyle ger­çek­le­şir, Bir kişi Paşa diye ba­ğı­rır. Mus­ta­fa Kemal Paşa, ba­ğı­ran ki­şi­ye ne is­ti­yor­su­nuz? Diye ses­le­nir. Kol­ba­şı Ali­şer Efen­di ,”Sizi ya­ka­la­yıp İngi­liz­le­re tes­lim etmek üzere Ela­zığ va­li­si Ali Galip ten emir aldık” diye Pa­şa­ya ses­le­nir. Mus­ta­fa Kemal, o halde ne du­ru­yor­su­nuz. Ali­şer kar­şı­lık verir. Biz Ali Galip’in emir­le­ri­ni din­le­me­ye­ce­ğiz.! Çünkü biz va­ta­nın kur­ta­rıl­ma­sı için ça­lı­şı­yo­ruz. Der. Diyap Ağa­nın kar­de­şi Hay­dar Ağa ve 250 ki­şi­lik ka­fi­le­den olu­şan Der­sim­li­ler, Mus­ta­fa Kemal Paşa’nın gü­ven­li­ği­ni sağ­la­ya­rak, 4-11 Eylül 1919 yı­lın­da Sı­va­sa gi­der­ler. Diyap Ağa, Hasan Hayri ve Ramiz Tan Sivas Kong­re­si top­lan­tı­sı­na ka­tı­lır­lar. Der­sim adına, Der­sim mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak Diyap Ağa Hasan Hayri Kango ka­tı­lır­lar. Ay­rı­ca,23 Nisan 1920 açı­lan Tür­ki­ye Büyük Mil­let Mec­li­si Cuma günü 13.45 te top­la­nır. Ülke ge­ne­lin­de 337 mil­let­ve­ki­li ka­tıl­ma­sı ge­re­kir­ken, bu ilk top­lan­tı­ya 115 mil­let­ve­ki­li ka­tı­lır. Der­si­mi tem­si­len 6 mil­let­ve­ki­li ka­tı­lır.
Bun­lar­da; Ab­dul­lah Tev­fik Genç­türk, (sorgu ha­ki­mi),Diyap Ağa( yıl­dı­rım),Mus­ta­fa Ağa Öz­türk (bi­da­yet mah­ke­me azası), Mus­ta­fa Zeki Sal­tuk (su­va­ri yüz­ba­şı), Ramiz Tan (emek­li kol ağası ) ve Os­man­lı Me­bus­san Mec­lis üye­le­rin­den Hasan Hayrı Kan­go­dan dır.
Bu 6 mil­let­ve­ki­li Der­sim çı­kar­la­rı açı­sın­dan her­han­gi bir şey ifade et­me­se­ler de var­lık­la­rıy­la TBMM’sinde be­lir­li san­dal­ye­le­ri dol­dur­mak, Mus­ta­fa Kemal’in po­li­ti­ka­la­rı­nı des­tek­le­mek, ül­ke­nin kur­tu­lu­şu­nu sağ­la­mak ve Der­sim de Mus­ta­fa Kemal’in pro­pa­gan­da­sı­nı et­ki­li kıl­mak için bir işlev gö­rür­ler.(Bk­zA­li Kaya Baş­lan­gı­cın­dan Gü­nü­mü­ze Der­sim Ta­ri­hi 4.​Baskı, Say­fa­384-385 Demos Ya­yın­lar 2010 İstan­bul.)
Kü­tah­ya-Es­ki­şe­hir sa­vaş­la­rı sı­ra­sın­da TBMM or­du­la­rı­nın Sa­kar­ya’nın ge­ri­si­ne çe­kil­me­si üze­ri­ne mec­lis­te tar­tış­ma­lar çıkar, Mu­ha­le­fet bu ge­çi­ci ye­nil­gi­yi Mus­ta­fa Kemal yük­len­me­ye ça­lı­şır. Mus­ta­fa Kemal’in mu­ha­le­fe­tin kar­şı­sın­da en yal­nız kal­dı­ğı sı­ra­da, Der­sim mil­let­ve­ki­li Diyap Ağa’’nın ka­rar­lı ve güven ve­ri­ci bir eday­la kür­sü­ye çı­ka­rak Mus­ta­fa Kemal’in te­zi­ni des­tek­ler Diyap Ağa, mu­ha­le­fe­tin taş­kın­lı­ğı­nı ön­le­miş ve Mus­ta­fa Kemal’e des­tek oldu. Diyap Ağa kür­sü­de şunu söy­ler; “Biz bu­ra­ya kaç­ma­ya değil, öl­me­ye gel­dik”. Diyap Ağa’nın bu ka­rar­lı ko­nuş­ma­sı mec­lis­te et­ki­li olur. Mec­lis­te ya­pı­lan oy­la­ma­da. Mec­li­sin, Kay­se­ri’ ye ta­şın­ma öne­ri­si oy­la­ma­da kabul edil­di. (Bkz.​Ali Kaya İlçe­miz Hozat ,Sayfa 33 Can Ya­yın­la­rı ,2004,İstan­bul
1937-1938 DERSİM DİRENİŞİNİN NE­DEN­LERİ
Seyit Rıza, Der­sim’in li­de­riy­di. Der­sim­de be­lir­li bir say­gın­lı­ğı vardı. 4 Mayıs 1937 harp ka­ra­rı alın­ma­dan önce, Seyit Rıza, Ge­ne­ral Alp­do­ğan’a ye­ni­den baş­vu­rur ve şu is­tek­ler­de bu­lu­nur:

Okul, yol ve refah sağ­la­ya­cak fab­ri­ka­lar ya­pıl­ma­lı, milli hak­lar ko­run­ma­lı, yurt sa­hi­bi olmak vb. Hak­la­ra saygı gös­te­ril­me­li, diyor. Ay­rı­ca Bah­ti­yar Aşi­ret Reisi Şahin Ağa da; Der­sim Ka­nu­nun ha­zır­lan­ma­dan önce Der­si­me ya­tı­rım ya­pıl­ma­dı­ğı­nı, hal­kın fa­kir­lik için­de bu­lun­du­ğu­nu, Der­si­min imarı ve ih­ya­sı­nın ge­rek­li ol­du­ğu­nu, bunun için hal­kın belli bir süre ver­gi­den muaf tu­tul­ma­sı­nı hü­kü­met yet­ki­li­le­rin­den talep eder­ler.
Dev­let bu so­run­la­ra cevap ver­me­me­si, aşi­ret dü­ze­nin­de başı bo­zul­ma­sı­na, eko­no­mi­de geri kal­mış­lı­ğa, sos­yal ada­let­siz­lik­le­re, eği­tim­siz­lik, ge­le­nek­sel top­lum ya­pı­sı­nın bo­zul­ma­sı­na yol aç­mış­tır, Der­sim­de mez­hep bas­kı­la­rı­nın uy­gu­lan­ma­sı, Der­sim di­li­nin ya­sak­lan­ma­sı, gü­ven­siz­li­ğin oluş­ma­sı­na neden ol­muş­tur. Der­sim de okul açmak, has­ta­ne açmak, iş­siz­li­ği ön­le­yi­ci ted­bir­ler almak, refah ar­tı­rı­cı eko­no­mik ted­bir­ler almak, kül­tü­rel kim­lik ka­zan­dır­mak, di­li­ne, ta­ri­hi­ne ve milli hak­la­ra saygı gös­ter­mek ye­ri­ne, Dev­let yö­ne­ti­ci­le­ri bu so­run­la­rın çö­zü­mü­ne git­me­dik­le­ri gibi her dö­nem­de ol­du­ğu gibi as­ke­ri çö­züm­ler öne­ril­miş ve bunu bi­linç­li ola­rak da­ya­tıl­mış­tır. Bu da­yat­ma­lar so­nu­cun­da, Der­sim, ca­nı­nı, ma­lı­nı ko­ru­mak için ted­bir­ler almak zo­run­da kal­mış­tır.
Os­man­lı dev­let yö­ne­ti­ci­le­rin­den Ab­dül­hak Hamit (1896),Şakır Paşa (1899), Mar­din­li Arif Paşa (1903),Ali Paşa (1908-9),Cum­hu­ri­yet dö­ne­min­de ise, Cemal Bar­dak­çı (1926),Mül­ki­ye Mü­fet­ti­şi Hamdi Bey (1927), Fevzi Çak­mak (1930 ) Şükrü Kaya (1931),İbra­him Talih Ön­gö­ren (19319) Halis Bıyık tay(1932),Hüs­ref Ge­re­de (1933),İsmet İnönü(1935) Neşet Hakkı Uluğ,(1936) Abi­din Özben (1937),Celal Bayar (1937),Ab­dul­lah Alp­do­ğan’nın ha­zır­la­dı­ğı ra­por­lar as­ke­ri çö­züm­den öteye gi­dil­me­di­ği gibi, Der­sim in­sa­nı­na karşı ön­yar­gı­lar­la yak­la­şıl­mış­tır.
Do­ğa­nın eşit ol­ma­yan ko­şul­la­rı dik­ka­te alın­dı­ğın­da ti­ca­re­tin öğ­re­til­me­si­nin de­ğer­len­dir­me­si­ne hiç­bir somut öneri ge­ti­ril­me­miş­tir. Os­man­lı her yön­den yı­kı­lır­ken, diğer yan­dan Der­si­mi yıkma yol­la­rı­nı arı­yor­du. Yüz­yıl­lar­ca Der­sim de dü­ze­ni sağ­la­mak için sü­rek­li bas­kı­lar ya­pıl­dı. Yıkıp, yak­ma­lar dı­şın­da bir yol dü­şü­nül­me­di. Ya­pı­lan öne­ri­ler kağıt üze­rin­de kaldı. Diğer yan­dan Der­sim yöre in­sa­nı­nın in­san­ca ya­şa­ma ola­nak­la­rın­dan ve umut­lar­dan uzak bı­ra­kıl­dı. Diğer yan­dan yö­ne­ti­mi el­le­rin­de bu­lun­du­ran ge­ri­ci bağ­naz din adam­la­rı­nın Der­sim­de­ki Ale­vi-Kır­manç-Za­za top­lu­mu üze­rin­de he­ge­mon­ya kur­mak is­te­me­le­ri de Der­sim­li­le­ri sü­rek­li te­dir­gin et­miş­tir.
Ör­ne­ğin; 2 Şubat 1926 ta­ri­hin­de İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­na ver­di­ği ra­por­da şöyle de­mek­te­dir: “ Der­sim, Cum­hu­ri­yet hü­kü­me­ti için çı­ban­dır. Bu çıban üze­rin­de kesin ame­li­yat yap­mak ve ge­lecek teh­li­ke­le­ri ön­le­mek mut­la­ka ge­rek­li­dir. Son de­re­ce zeki, kur­naz ve hi­le­ci olan bu halk, hü­kü­me­tin zayıf ve kuv­vet­li ol­du­ğu­na göre mü­te­ca­viz ve ita­at­li­dir. Okul açmak, yol yap­mak, refah sağ­la­ya­cak fab­ri­ka­la­rı kur­mak, sa­na­yi iş­le­ri sağ­la­mak, yurt sa­hi­bi yap­mak veya uy­gar­laş­tır­mak su­re­tiy­le ıs­la­ha alın­mak, ha­yal­den başka bir şey de­ğil­dir. Yi­ne­1930’lu yıl­lar­da İçiş­le­ri Ba­ka­nı bir ya­zı­sın­da şöyle diyor: Sün­ni­ler Dev­le­te bağ­lı­dır­lar ve onun için ça­lı­şır­lar (…)Der­sim’ in ço­ğun­lu­ğu­nu oluş­tu­ran Ale­vi­ler kö­tü­lük­le­rin baş­lı­ca ne­den­le­ri­dir.
1930 yılı Pü­lü­mür de kıs­men asa­yiş sağ­la­nır. 1931 yı­lın­da bel­ge­de olay­la­rın devam et­me­si üze­ri­ne 8 Kasım 1931 ta­ri­hin­de Dâ­hi­li­ye ve­ki­li Şükrü Kaya, Der­si­me ha­re­ket eder 16 Kasım günü Çe­miş­ge­zek, Hozat, Per­tek, Maz­girt, Na­zı­mi­ye, Ova­cık, Kemah, Kığı, Er­zin­can ve Kan­gal ka­za­la­rı­nı zi­ya­ret etti. Der­sim me­se­le­si­ne katı su­ret­te hal­le­dil­me­si­ni uygun bulan, Şükrü Kaya, zaman geç­tik­çe sorun çöz­me­nin zor ola­ca­ğı­nı be­lir­tir. Der­sim’in ka­za­la­rı ile be­ra­ber 150.000 ki­şi­lik nü­fu­sa sahip ol­du­ğu­nu bölge hal­kı­nın gü­ven­ce al­tı­na alın­ma­sı­nı Der­si­me yakın olan bölge hal­kı­nın ka­zanç ve yaşam hak­kı­nın za­ra­ra uğ­ra­ma­ma­sı­nı ra­por­la­rın­da be­lir­tir

Gö­rül­dü­ğü gibi dev­le­tin bu görüş ve yak­la­şım­la­rı, dev­let­le Der­sim halkı üze­rin­de Os­man­lı­lar­dan beri oy­na­nan oyun­lar so­nu­cu as­ke­ri ön­lem­ler, kat­li­am­lar dev­le­tin temel gö­re­vi ol­muş­tur.
14 Ha­zi­ran 1934’te T.B.M.M. ne su­nu­lan İskân Kanun Ta­sa­rı­sı, İçiş­le­ri Ba­ka­nı Şükrü Kaya ta­ra­fın­dan açık­la­nır..
Ya­sa­ya göre; Türk kül­tü­rü­ne bağlı ol­ma­yan­lar ya da Türk kül­tü­rü­ne bağlı olup ta Türk­çe den başka dil ko­nu­şan­lar hak­kın­da da kül­tü­rel, as­ke­ri, top­lum­sal ve gü­ven­lik ne­de­niy­le Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la İçiş­le­ri Ba­ka­nı ge­rek­li gö­rü­len ön­lem­le­ri al­ma­ya zo­run­lu­dur.(Mad.11) hü­küm­le­ri yer al­mış­tır. Çok uzun süren tar­tış­ma­lar­dan sonra, bu yasa ta­sa­rı­sı TBMM de kabul edi­le­rek Der­sim için yü­rür­lü­ğe girdi. İçiş­le­ri Ba­ka­nı Şükrü Kaya’nın batı il­le­ri­ne sür­gü­ne gön­de­ril­me­si ge­re­ken 347 aile­nin adı liste ha­lin­de be­lir­le­nir. Bu 347 aile, 3470 ki­şi­den olu­şu­yor­du. Der­sim sür­gün­ler için 300 bin Türk lira öde­nek ay­rı­lır. Ka­rar­laş­tı­ran il­le­re zo­run­lu is­ka­na tabi tu­tu­lur.

VERGİ VE AS­KERLİK

Oysa 1937 -1938 ha­re­kâ­tı­nın se­be­bi ola­rak; hü­kü­met, böl­ge­de vergi top­lan­ma­ma­sı­nı gö­rü­yor­du. 1931 yılı ve son­ra­sın­da top­lam vergi ge­lir­le­ri­nin yak­la­şık %65’i yok­sul köy­lü­ler­den sağ­la­nı­yor.
Nec­med­din Sahir Silan ra­por­la­rın­da ise söyle ifade edil­mek­te­dir; Vi­la­yet çev­re­sin­de mali ve ve­ci­be­le­rin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si, ver­gi­le­rin ta­hak­kuk ve tah­sil iş­le­ri­nin düz­gün bir şe­kil­de yü­rü­tül­me­si için bir yan­dan va­zi­fe­le­rin, diğer yan­dan hal­kın kar­şı­lık­lı ola­rak dik­kat­li uya­nık dav­ran­dık­la­rı söy­len­mek­te ve bu va­zi­yet 1936-1942 yıl­la­rı­na ait ta­hak­kuk ve tah­sil ha­re­ket­le­riy­le an­la­şıl­mak­ta­dır. Der­sim hal­kın­dan 1936 yı­lın­da yüzde 93.15,1937 yı­lın­da yüzde 96.01,1938 yı­lın­da 95.40,1939 yı­lın­da yüzde 98.41,1940 yı­lın­da yüzde 98.67,1941 yı­lın­da yüzde 96.47 Der­sim­de halk­tan vergi tah­sil edil­di­ği­ni be­lirt­mek­te­dir.
ARAZİ, BİNA SAYIM VE KA­ZANÇ VERGİLERİ ŞU ŞEKİLDE BELİRTİLMİŞTİR:

Arazi ve bina ver­gi­si, Sayım ver­gi­si, Ka­zanç ve diğer ver­gi­ler, Yekün

Va­ri­dat ka­za­lar Lira Lira Lira Lira

Hozat 3189 6268 828 10285
Maz­kirt 10773 18742 1221 30736
Na­zı­mi­ye 3513 9910 668 14091
Ova­cık 2068 2616 288 4972
Per­tek 6360 20515 1679 28554
Yekün 25903 58051 4684 88638

Tah­si­lât Mas­raf

Hozat 9929 46020
Maz­girt 30256 36525
Na­zı­mi­ye 13808 26206
Ova­cık 4795 21949
Per­tek 28058 55252
Yekün 86846 185650

Va­ri­dat­tan ta­hak­kuk et­ti­ril­miş ve henüz tah­sil edi­le­me­miş Hozat ka­za­sın­da 80028, Maz­kirt ka­za­sın­da 18437, Na­zı­mi­ye ka­za­sın­da 12217, Ova­cık ka­za­sın­da 18891, Per­tek ka­za­sın­da 75382 lira ba­ka­ya ol­du­ğu an­la­şıl­mış­tır.
Va­zi­yet şu hu­la­sa­ya na­za­ran göz­den ge­çi­ri­lir­se Der­si­min beş ka­za­sı­nın bu günkü va­ri­da­tı umum iye­si­ne mu­ka­bil Dev­le­tin 100000 lira fazla mas­raf yap­tı­ğı bariz bir su­ret­te gö­rül­mek­te­dir.(As­ke­ri har­ca­ma­la­rın yoğun ola­rak ya­pıl­dı­ğı açık­tır.) Sayım ver­gi­sin­de ol­du­ğu gibi arazi ve bina ver­gi­le­ri­nin ve hatta ka­zanç ver­gi­si­nin az­lı­ğı dik­ka­ti celp eder
Maz­kirt ka­za­sı: Ku­rey­şan uşağı % 60 % 80 “

Se­yit­ler Uşağı % 60 % 60 “
Şeyh meh­met­li % 30 % 70 “
Yu­su­fan %20 % 70 “
De­me­nan % 5 % 50 “
Suran % 70 % 90 “

Alan % 5 % 90 “
Şa­dil­li % 75 % 95 “
İzoli % 55 % 95 “
Hiran % 55 % 95 “

Per­tek ka­za­sı:
Pil­venk % 66 % 90 “ gibi aşi­ret­le­rin büyük oran­da dev­le­te vergi öde­dik­le­ri bel­ge­ler­de an­la­şıl­mak­ta­dır.
1936-1942 mali yıl­la­ra göre, Der­sim­de ta­hak­kuk ve tah­sil edi­len vergi oran­la­rı şöy­le­dir.

Yıl­lar Ta­hak­kuk Tah­sil Edi­len Nis­pe­ti %
1946 148.721 138.560 93,15
1937 205.232 197.048 96,01
1938 262.473 250.425 95.,40
1939 189.185 186.185 98,41
1940 188,875 186.380 98,67
1941 263.586 251.586 95,44
1942 393.573 379.691 96,47
Der­sim­de ver­gi­le­rin %95’in davar ve diğer hay­van­lar ver­gi­si yıl­la­ra göre şöy­le­dir:
Yıl­lar Davar Diğer Hay­van­lar Tutar
1936 51.837 21.073 72.510
1937 56.594 24.192 80.886
1938 66.419 13.581 80.000
1939 65.239 15.461 80.700
1940 62.402 16.096 78.498
1941 103.437 18.091 121.528
1942 142.136 29.375 171.511

Yıl­la­ra göre alı­nan ver­gi­ler:

Ta­hak­kuk Tah­sil Edi­len Nis­be­ti %

1939 189.185 186.185 98,41

1940 188,875 186.380 98,67

1941 263.586 251.586 95,44

1942 393.573 379.691 96,47

Bu dö­küm­le­re göre hay­van ver­gi­sin­de ciddi oran­da ver­gi­le­rin tah­sil edil­di­ği gö­rül­mek­te­dir. Der­sim­li­ler vergi ver­me­di­ği id­di­ala­rı­nın doğru ol­ma­dı­ğı aşi­kâr­dır.
Der­sim­li­le­rin, ha­zır­la­nan düz­me­ce ra­por­lar­da as­ker­lik gö­rev­le­ri­ni yap­ma­dık­la­rı­nı be­lir­til­mek­te­dir. Oysa ver­gi­de ol­du­ğu gibi, Der­sim­li­ler, Ça­nak­ka­le Sa­va­şın­da da otuz şehit ver­miş­ler­di. Der­sim­li­le­rin as­ker­lik gö­re­vi­ni Os­man­lı- Rus sa­va­şı­na 10.500 kişi ile ka­tıl­mış­lar­dı. 1931 de Bi­rin­ci Umum Mü­fet­tiş­li­ğin ver­di­ği bil­gi­le­re göre ise, hemen, hemen her­kes as­ker­lik gö­re­vi­ni ye­ri­ne ge­tir­di­ği be­lir­til­mek­te­dir.
Os­man­lı –Rus sa­va­şı­na ka­tı­lan alay ko­mu­tan­lı­ğı­nı üst­le­nen aşi­ret li­der­le­ri ve milis sa­yı­la­rın­da gö­rül­dü­ğü gibi Der­sim­li­ler, Os­man­lı –Rus sa­va­şın­da büyük ya­rar­lı­lık­lar gös­ter­miş­ler­di. Ekim ayı­nın so­nun­da ge­lin­di­ğin­de ise Batı Der­sim mın­tı­ka­sın­da alay teş­ki­la­tı ye­ni­den dü­zen­len­di. Aşi­ret re­is­le­ri­ne un­van­la­rı­na göre ödeme ya­pıl­ma­sı­na karar ve­ril­di. (Ata­se-2687-235-01402) Der­sim­li­ler’den 6262 mi­lis­ten olu­şan yeni alay teş­ki­la­tı­nın ya­pı­sı şu şe­kil­dey­di;( Ata­se-2687-239-01402)
Tablo:1. Mi­lis­ler­den Oluş­tu­ru­lan Alay Teş­ki­la­tı*

BİRİNCİ ŞEYH HA­SAN­LI ALAYI KO­MU­TA­NI KAN­GO­ZA­DE MEH­MET AĞA

TABUR KO­MU­TA­NI ADI MİLİS SA­YI­SI
1. TABUR ZEY­NO­ZA­DE MUS­TA­FA AĞA 746

2. TABUR FER­HAT AĞA­ZA­DE CEMŞİD AĞA 365
3. TABUR PİLVENKLİ HASAN AĞA­ZA­DE SÜ­LEY­MAN AĞA 534
BİRİNCİ ŞEYH HA­SAN­LI ALA­YI­NIN TOP­LAM MİLİS SA­YI­SI 1645

İKİNCİ ŞEYH HA­SAN­LI ALAYI: KO­MU­TA­NI SEYİT RIZA AĞA
TABUR KO­MU­TA­NI ADI MİLİS SA­YI­SI
1.​TABUR ZEY­NO­ZA­DE İBRAHİM AĞA 305
2. TABUR KOÇ AĞA 338
3. TABUR BAHTİYAR UŞA­ĞIN­DAN VELİ AĞA 347
4. TABUR YU­KA­RI ABBAS UŞA­ĞIN­DAN HIDIR AĞA 379
İKİNCİ ŞEYH HA­SAN­LI ALA­YI­NIN TOP­LAM MİLİS SA­YI­SI 1419

BİRİNCİ SEY­DAN­LI ALAYI: KO­MU­TA­NI İDARE İBRAHİM AĞA
TABUR KO­MU­TA­NI ADI MİLİS SA­YI­SI
1. TABUR SEYİT HAN AĞA 457
2. TABUR MÜN­HAL (AÇIK BU­LU­NAN MEMURİYET) 580
BİRİNCİ SEY­DAN­LI ALA­YI­NIN TOP­LAM MİLİS SA­YI­SI 1037
İKİNCİ SEY­DAN­LI ALAYI: KO­MU­TA­NI KA­SI­MOĞ­LU MUN­ZUR AĞA
TABUR KO­MU­TA­NI ADI
1. TABUR BEYT UŞAĞI REİSİ ZEY­NEL AĞA 505
2. TABUR HAY­DA­RAN­LI EYYÜB AĞA 278
3. TABUR SEYİT ALİAĞA­ZA­DE MAH­MUT AĞA 491

PEJ­GAR UŞAĞI’NDAN YUSUF AĞA 212
İKİNCİ SEY­DAN­LI ALA­YI­NIN TOP­LAM MİLİS SA­YI­SI 1486
MÜS­TAKİL KALAN MİLİS KUV­VET­LERİ
MİLİS KUV­VETİ KO­MU­TA­NI ADI MİLİS SA­YI­SI
1. KUV­VET MEH­MET CEMAL AĞA 433
2.​KUVVET ABBAS UŞA­ĞIN­DAN SEYİT ALİ AĞA 242
MÜS­TAKİL KALAN MİLİS KUV­VET­LERİNİN TOP­LAM SA­YI­SI 675
*Bkz. Baş­ba­kan­lık Os­man­lı Ar­şi­vi, ATASE, BDH -2687-239-014-01397
1935 Ka­sım­da Mus­ta­fa Kemal Ata­türk ün gün­de­me ge­tir­di­ği ve aynı yılın son gün­le­rin­de kabul edi­len Tun­ce­li Ka­nu­nu ile Der­sim­de önem­li aşa­ma­lar kay­de­dil­me­ye ça­lı­şıl­mış­tır.
25 Ara­lık 1935 ta­ri­hin­de 2884 sa­yı­lı Tun­ce­li ili­nin yö­ne­ti­mi hak­kın­da yasa, T.B.M.M. de kabul edi­le­rek, 2 Ocak 1936 ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe girdi..1936 yı­lın­da çı­ka­rı­lan 2884 sa­yı­lı ka­nun­la Der­sim adı­nın Tun­ce­li ola­rak de­ğiş­ti­ği de sü­rek­li dile ge­ti­ri­li­yor­du.16 Nisan 1936 ta­ri­hi­de M.M.V Ordu Da­ire­sin 1. Ş.Sayı 735-618 Baş­ba­kan­lık arşiv bel­ge­sin­de , Der­sim ah­va­li mın­tı­ka­sın­da imha ic­ra­sı­na karar ve­ril­di­ği­ni be­lir­tir­ken dönem şart­la­rın ol­gun­laş­ma­ma­sı ne­de­niy­le imha ka­ra­rı­nın uy­gu­lan­ma­dı.
Belge: 1 İmha Karar 16 Nisan 1936 ek­le­yi­niz
Tüm bu ge­liş­me­ler ya­şa­nır­ken ni­ha­yet 4 Mayıs 1937 yı­lın­da ya­pı­lan Tun­ce­li Ten­kil Ha­re­kâ­tı­na Dair Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rı alı­nır.
Der­si­me uy­gu­la­nan prog­ram ka­rar­la­rı dev­le­tin üst mer­ci­le­ri­nin hu­zu­run­da, daha doğ­ru­su on­la­rın is­tek­le­ri doğ­rul­tu­sun­da alın­mış ve Der­sim’e ta­ar­ruz ha­re­ke­ti ka­rar­laş­tı­rıl­dı.
5 Mayıs 1937 yı­lın­da­ki Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı ve Milli Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı amir­li­ğin­ce 62. Pi­ya­de alayı, 63. alay, 2. ta­bu­ru ve 17. Tü­men­den olu­şan kuv­vet­ler­le şid­det­li ve et­ki­li bir ta­ar­ruz ha­re­ke­ti baş­la­tı­lır.
8 Mayıs 1937 yı­lın­da 4. Genel mü­fet­tiş­lik ka­ra­rıy­la da baş­la­yan bu ha­re­ke­tin ar­dın­dan uçak­tan atı­lan ilan­lar­da Der­sim hal­kı­na şöyle de­nil­mek­te idi: Cum­hu­ri­yet Hü­kü­me­ti­nin son şef­ki­at ve mer­ha­me­ti­ni bil­di­ren bu bil­di­ri­yi 24 saat çoluk ço­cu­ğu­nuz­la oku­yun, dü­şü­nün ve çabuk cevap verin. Yoksa hiç is­te­me­di­ği­miz halde sizi mah­ve­decek olan kuv­vet­ler ha­re­ke­te ge­çe­cek­ler­dir. Dev­le­te itaat ge­rek­li­dir.

1937’de ha­re­kat ka­ra­rı uy­gu­la­nır. Aylar sonra Seyit Rıza ve ar­ka­daş­la­rı ya­ka­la­nır. Ay­lar­ca süren du­ruş­ma­lar so­nu­cun­da 58 tu­tuk­lu hak­kın­da karar ken­di­le­ri­ne teb­liğ edi­lir. Sa­nık­la­rın 11’i 14 Kasım’ı 15 Kasım 1937’ye bağ­la­yan gece Ela­zığ Buğ­day Mey­da­nın­da idama mah­kûm edil­di. Ancak, yedi kişi idam edi­lir. Seyit Rıza 81 ya­şın­dan 54 ya­şı­na in­di­ri­le­rek idam edil­di. Seyit Rıza’nın oğlu Hü­se­yin 17 ya­şın­da iken 21 ya­şı­na çı­ka­rı­la­rak idam edil­di. Sey­han­lı Aşi­ret reisi Husso Şeydi, Ül­kü­ye oğlu Hasan ve Mirza oğlu Ali de idam edil­di­ler. Yusuf an Aşi­ret reisi Kam­ber Ağa (96 ya­şın­da) ol­du­ğu halde 31 yıla mah­kûm edi­lir.
1937 Ha­re­kâ­tı son­ra­sın­da İsmet İnönü´nün mec­lis­te yap­tı­ğı açık­la­ma­da ise;1937 de Ordu ta­ra­fın­dan 1 subay şehit, dört ya­ra­lı, 28 er şehit,46 er ya­ra­lı,1 bekçi şehit,1 bekçi ya­ra­lı­dır. Der­sim aşi­ret­le­rin­de ise; 265 ölü,20 ya­ra­lı,27 ya­ka­la­nan,849 kişi tes­lim ol­du­ğu be­lir­ti­li­yor­du.
Tan Ga­ze­te­sin­de ise ka­yıp­la­rı şöyle be­lir­ti­yor­du:
30 şehit, 51 ya­ra­lı, is­yan­cı­lar­dan 265 ölü, 20 ya­ra­lı, tes­lim olan­lar 840 kişi ol­du­ğu açık­la­nı­yor­du. Der­sim’de 4078,Er­zin­can da 789,Bin­göl de126 ola­rak, top­lam ola­rak 4991 tüfek ele ge­çi­ril­di­ği be­lir­ti­li­yor­du.
8 Ha­zi­ran 1938’de baş­la­yan as­ke­ri ikin­ci yıl ha­re­kâ­tı da 15 Eylül’e kadar sürer. Dör­dün­cü Umum Mü­fet­tiş­lik Gizli Ra­po­ru­na göre; Der­sim­de 13 bin 160 kişi si­vi­lin öl­dü­rül­dü­ğü,11 bin 818 ki­şi­nin ise sür­gün edil­di­ği be­lir­til­mek­te­dir.
Der­sim de uy­gu­la­nan bu kat­li­am dö­ne­min­de İçiş­le­ri Ba­ka­nı Şükrü Kaya, 4 Ha­zi­ran tarih ve 15146 sa­yı­lı konu ile il­gi­li ya­zı­yı Kül­tür Ba­kan­lı­ğı­na gön­de­rir.. (14 Ha­zi­ran 1938 )
Ya­zı­nın ko­nu­su, Der­sim­de kız ve erkek ya­tı­lı okul­lar­da ye­tiş­tir­me­le­ri hak­kın­da­dır. Kaya, yazı da Der­sim’de ya­pı­lan ıs­la­hat çer­çe­ve­sin­de Türk­le­rin yoğun ol­du­ğu ve Der­sim de uzak yer­ler­de kız ve erkek ya­tı­lı okul­la­rı­nın açıl­ma­sı­nı talep et­mek­te­dir. Bu okul­lar­da Der­sim de ge­ti­ri­lecek beş ya­şı­nı dol­dur­muş kız ve er­kek­le­rin oku­tu­lup bü­yü­tül­me­si ve bir­bi­ri ile ev­len­di­ri­le­rek baba ve an­ne­le­rin­den miras kalan mal ve ara­zi­le­ri için de birer Türk yu­va­sı kur­ma­la­rı­nı öner­mek­te­dir.
Böy­le­ce, Türk kül­tü­rü Der­sim esas­lı bir bi­çim­de yer­leş­miş ola­ca­ğı­nı dü­şün­mek­te­dir. Yine dev­le­tin ra­por­la­rın­da dev­le­tin amacı, Der­sim’i ıs­la­hat ama­cıy­la Der­sim­li­yi top­ra­ğa bağ­la­ma­ya ça­lış­mak­tır. Ay­rı­ca Türk­lü­ğe ya­kış­tır­mak, Türk­leş­tir­mek aslen Türk ol­duk­la­rı­nı ikna etme v.b. gibi Türk dili Der­sim’de temin edil­me­li de­ni­li­yor. De­vam­la… Sı­dı­ka Avar gibi inanç­lı öğ­ret­men­le­rin atan­ma­sı dü­şül­müş­tür. Okul ve yol­lar­la bir­lik­te Der­si­me sağ­lık hiz­met­le­ri de gö­tü­rül­me­li idi. Üçün­cü yıl yol ya­pım­la­rı­na ara ve­ril­mek­si­zin devam edil­me­li, eko­no­mik ge­li­şi­me ağır­lık ve­ril­me­li­dir, de­ni­li­yor­sa da ciddi bir ge­liş­me gö­rül­mez. Oysa dev­le­tin resmi kay­nak­la­rı­na göre yol, köprü ya­pım­la­rın­da­ki tek amaç Der­si­me girip yer­leş­mek­ti. Bu çaba Der­si­me girip yer­leş­me­nin büyük bir ko­şu­lu ola­rak gö­rü­lü­yor­du.
Dör­dün­cü Genel Mü­fet­tiş­li­ğin 6 Ocak 1938 de ha­zır­la­dı­ğı bir ra­por­da Der­sim­de o güne değin 5050 silah top­lan­mış ve bunun ya­rar­lı yan­la­rı gö­rül­me­ye baş­lan­mış­tır.
Bu­nun­la bir­lik­te ge­le­nek­sel bağ­lı­lık­la­rı ve çı­kar­lar zayıf kı­lın­dı­ğı za­man­lar­da bir­lik­te ça­lış­ma he­ves­le­ri­nin ateş­le­ne­bi­le­ce­ği dü­şün­ce­siy­le, yö­re­de uygun bir mev­sim­de bir başka ha­re­ke­tin ya­pıl­ma­sı­nın doğru ola­ca­ğın be­lir­til­miş­tir.
Oysa Kur­tu­luş Sa­va­şı bo­yun­ca, bütün cep­he­ler dahil mu­ha­re­be mey­dan­la­rın­da 9.167 kişi (662 subay, 8505 er) şehit ol­muş­tur. Al­dık­la­rı ya­ra­dan daha sonra ölen­le­rin sa­yı­sı ise 53 subay ve 1665 er de­nil­mek­te­dir.
Bütün ola­rak de­ğer­len­di­ril­di­ğin­de, Der­sim’in için­de bu­lun­du­ğu dram, çek­ti­ği acı­lar, çek­mek­te ol­du­ğu so­run­la­rı dile ge­tir­mek­le bit­me­mek­te­dir.

DESİM DE İSYAN YOKTU. KATLİAM VARDI!
Bayar hü­kü­me­ti, bu bölge için ya­pı­la­cak ha­re­kat için T.B.M.M. inden yetki aldı. Böl­ge­de­ki çar­pış­ma­la­rı dünya ka­mu­oyu­nun gö­zün­den sak­la­mak için İstan­bul ve An­ka­ra ga­ze­te­le­rin­de Fırat ve Murat kı­yı­la­rın­da ya­pı­lan ma­nev­ra­lar­dan söz etti.
1938’de dev­let, Der­sim hal­kı­nı zo­run­lu göce zor­la­dı. Der­sim in­sa­nı ise doğ­du­ğu bü­yü­dü­ğü yer­den kop­ma­mak için tepki gös­ter­miş ve di­ren­miş, bu tepki ve di­ren­me daha çok aşi­ret ön­der­le­rin­den gel­miş, ancak bun­lar, dünya ka­mu­oyu­na” isyan “diye du­yu­rul­muş­tur.
Refik Say­dam ise,19 Şubat 1942’de Fevzi Çak­mak’a yaz­dı­ğı bir mek­tup­ta ;”Çok sayın ko­mu­ta­nım Fevzi Çak­mak, tedip ve ten­kil ha­re­ka­tı­nın ne­ti­ce­le­ri ve so­nuç­la­rı hak­kın­da rapor ha­zır­la­dı­ğı­mı­zı, bir üst yazı ile size ilet­miş­tim. Ab­dul­lah Alp­do­ğan Paşa’ya kız­ma­nı­za gerek yok. Bir hekim ola­rak, ya­kı­cı ve bo­ğu­cu gaz­la­rın düş­man as­ker­le­ri­ne bile uy­gu­lan­ma­sı­na karşı ol­du­ğu­mu be­lirt­me­li­yim.
Tun­ce­li’de kul­la­nı­lan bu gaz­la­rın bir daha kul­la­nıl­ma­ma­sı için yasa tek­li­fi ha­zır­la­mak­ta­yım. Ön ha­zır­lık ra­po­run­da ifade edil­di­ği üzere, kendi hal­kı­mı­za kul­la­nı­lan bu gaz­la­rın toplu sivil ölüm­le­re yol aç­tı­ğı gö­rül­mek­te­dir. Bir hekim ola­rak da, bir insan ola­rak da bun­dan utanç duy­du­ğu­mu be­lirt­me­li­yim. Bir daha te­ker­rür et­me­me­si için ge­rek­li yasal ça­lış­ma­la­rı baş­lat­tı­ğı­mı bil­dir­mek is­te­rim” dendi. Diyor.
Dö­ne­min Ma­lat­ya Em­ni­yet Mü­dü­rü İhsan Sabri Çağ­la­yan­gil de anı­la­rın­da; Der­sim hal­kı­na karşı ze­hir­li gaz kul­la­nıl­dı­ğı­nı ‘Fa­re­ler gibi ze­hir­le­di­ler. Ordu ze­hir­li gaz kul­lan­dı.
12 Eylül dö­ne­mi­nin Hava Kuv­vet­le­ri Ko­mu­ta­nı Muh­sin Batur İse, anı­la­rın­da Der­sim­de toplu im­ha­lar ya­pıl­dı. Der­sim olay­la­rı­nın yo­ğun­luk ka­zan­dı­ğı o gün­ler­de 19. Pi­ya­de Ala­yın­da staj­yer ol­du­ğu­nu. o ta­rih­te henüz 17 ya­şın­da ol­du­ğu­nu, ha­re­ka­ta ka­tıl­ma­dı­ğı­nı ve hiç­bir şey yap­ma­dı­ğı­nı eği­tim yap­mak üzere Der­si­me gön­de­ril­dik­le­ri­ni ve Har­put etek­le­rin­de ça­dır­lı or­du­gah ku­ra­rak bir süre sonra Per­tek’e doğru ha­re­ke­te geç­tik­le­ri­ni ve iki ayı aşkın süre bu­ra­da özel görev yap­tık­la­rı­nı, ancak oku­yu­cu­la­rın­dan özür di­le­ye­rek ya­şan­tı­sı­nın bu bö­lü­mü­nü Der­sim­de tanık ol­du­ğu şey­le­rin bir dev­let sırrı ola­rak ken­di­sin­de ka­la­ca­ğı­nı söy­le­mek­te­dir.
Oy­sa­1938’de bir isyan söz ko­nu­su de­ğil­dir. Kadın, kız, çocuk yaşlı, si­lah­sız ve gü­nah­sız on bin­ler­ce insan bo­ğu­cu gaz­lar­la ve si­lah­lar­la imha edil­di­ler. Der­sim halkı toplu kat­li­am­la­ra maruz kaldı.
Belge ve ra­por­lar­da gö­rül­dü­ğü gibi, düş­man için reva gö­rül­me­ye im­ti­na edi­len ze­hir­li gaz­lar, masum, gü­nah­sız Der­sim halkı için kul­la­nıl­dı ve toplu kat­li­am­lar ya­pıl­dı.

1938’deki as­ke­ri ope­ras­yon­lar yal­nız sözde isyan böl­ge­si diye bi­li­nen bölge ile sı­nır­lı kal­ma­mış, dev­le­te vergi veren, as­ke­re giden, Per­tek, Maz­girt, Naz­mi­ye, Pü­lü­mür v.b. ilçe ve köy­le­ri­ni de kap­sa­mış­tır Bu­ra­lar­da ya­şa­yan bir­çok suç­suz ve gü­nah­sız insan kat­le­dil­miş­tir. Hatta Der­si­mi aşa­rak Er­zin­can’ı ve çevre ile­ri­de içine ala­cak şe­kil­de ge­niş­le­ti­le­rek uy­gu­la­nır.. Dör­dün­cü Genel Mü­fet­tiş­li­ğin 6 Ocak 1938 de ha­zır­la­dı­ğı bir ra­por­da Der­sim’de o güne değin 5050 silah top­lan­mış ve bunun ya­rar­lı yan­la­rı gö­rül­me­ye baş­lan­mış­tır. Bu­nun­la bir­lik­te ge­le­nek­sel bağ­lı­lık­la­rı ve çı­kar­lar zayıf kı­lın­dı­ğı za­man­lar­da bir­lik­te ça­lış­ma he­ves­le­ri­nin ateş­le­ne­bi­le­ce­ği dü­şün­ce­siy­le, yö­re­de uygun bir mev­sim­de bir başka ha­re­ka­tın ya­pıl­ma­sı­nın doğru ola­ca­ğın be­lirt­miş­ti­ler.

1938 SO­NUÇ­LA­RI:
23 Ağus­tos 1938 de doğu il­le­rin­de ya­pı­lan as­ke­ri ha­re­ka­tı iz­le­me­ye giden Celal Bayar şun­la­rı söy­lü­yor:
Orada iken Der­si­min tedip (eğit­me) ha­re­ka­tı aynı za­man­da imar ve ıs­la­hı prog­ra­mıy­la il­gi­len­dim. As­ke­ri ve mülkü amir­ler­de bilgi ve de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni din­le­dim Ya­pı­lan tedip (ce­za­lan­dır­ma) ha­re­kâ­tı kesin ve olum­lu sonuç ver­me­ye baş­la­mış ve son aşa­ma­sı­na gel­miş­tir. Kısa bir süre sonra Der­sim’in şim­di­ye değin ge­çir­di aşa­ma­la­rı ve bun­dan sonra ya­pıl­ma­sı ka­rar­laş­tı­rı­lan ıs­la­ha­tı ay­rın­tı­la­rıy­la ka­mu­oyu­na bil­di­re­ce­ğim. Şim­di­den ifade ede­bi­li­rim ki, eski za­man­lar­da ol­du­ğu gibi toplu eş­kı­ya­lı­ğın olu­şu­mu gi­de­ril­miş­tir. Or­du­mu­zun ve jan­dar­ma­mı­zın bu çetin dağ­lar­da gös­ter­di­ği kah­ra­man­ca et­kin­li­ği ulu­su­mu­zun tak­di­ri­ne arz etmek gö­re­vim­dir.” diyor.
1938 ve son­ra­sın­da ise; ta­ra­ma böl­ge­sin­de ölü ve diri 7954 kişi çı­ka­rıl­mış­tır.​4.​Genel Mü­fet­tiş­li­ğe ve­ri­len isim­ler­den 101 ki­şi­den 73 ü ele ge­çi­ril­miş­tir. Bu böl­ge­de 1019 silah top­lan­mış­tır. As­ker­ler­den 33 kişi ölür­ken, 1 kişi ya­ra­la­nır.1942 yı­lı­na kadar zo­run­lu iskân devam et­miş­tir. 8 Ha­zi­ran 1938’de baş­la­yan as­ke­ri ha­re­kat 15 Ey­lü­le kadar sürer. Ya­kı­lan köy sa­yı­sı­nın 60 ol­du­ğu be­lir­ti­lir. 5–7 bin kişi batı il­le­ri­ne is­kâ­na tabi tu­tu­lur.
Eylül 1938-1939 so­nun­da ise, Der­sim­li­ler­de­n­13 bin 806 kişi ölü,14 bin 818 ki­şi­nin sür­gün edil­di­ği be­lir­til­mek­te­dir. As­ke­ri bir­lik­ler­de ise, 199 şehit, 354 ya­ra­lı ola­rak za­yi­at ve­ril­di­ği resmi ka­yıt­lar­da be­lir­til­mek­te­dir. Ancak Der­sim de ölü sa­yı­sı­nın bu ra­kam­lar­dan daha yük­sek ol­du­ğu da aşi­kâr­dır. Başka bir kay­na­ğa göre, afakî, tah­mi­nen 37.680 kişi kat­le­di­lir.
6 Ağus­to­s­1938 de Ba­kan­lar Kurul ka­ra­rıy­la 1246 ha­ne­den 5000 ki­şi­nin,34 şeh­rin 109 ka­za­sı­na bağlı 922 köye de, bir hane şek­lin­de da­ğı­tı­lır. Kim­se­siz ço­cuk­lar ise bes­le­me ola­rak köy­le­re da­ğı­tı­lır.
1514 yı­lın­dan baş­la­yıp çe­şit­li ta­rih­ler­de 1781,1782,
1848.1862.1850.1862.1875.1877, 1880.1896.1907.1908, 1909, 1911, 1914, 1926, 1930 yıl­la­rın­da ya­pı­lan tüm se­fer­le­rin yanı sıra ve 1937-1938 Der­sim di­re­niş­le­riy­le son bul­mu­yor­du. Bu ta­ri­he kadar Der­sim üze­ri­ne ya­pı­lan 108 sefer Der­sim so­ru­nu­nu çöz­me­di. Der­sim üze­ri­ne ya­pı­lan tedip (eğit­me), ten­kil (ce­za­lan­dır­ma) ve sür­gün ha­re­ket­le­ri devam etti. Zo­run­lu is­kân­lar so­nu­cun­da Der­sim so­ru­nu­nun Es­ki­şe­hir, Kırk­la­re­li, Ma­ni­sa, Te­kir­dağ, Aydın, Çorum, Mal­ka­ra, Çorlu, Öde­miş, Ba­lı­ke­sir Ana­do­lu’nun ba­tı­sın­da arama cum­hu­ri­yet ta­ri­hi ku­ral­la­rı, insan hak­la­rı ze­mi­nin­de ve de­mok­ra­si ku­ral­la­rı için­de çözüm ara­nı­la­ma­dı. Tüm bu ge­liş­me­ler dik­ka­te alın­dı­ğın­da Der­sim uzun yıl­lar Os­man­lı im­pa­ra­tor­lu­ğu dö­ne­min­de her ba­kım­dan ihmal edil­miş­ti ve po­tan­si­yel bir teh­li­ke ola­rak gö­rü­lü­yor­du. Der­sim­de yol yoktu, te­ker­lek­li va­sı­ta yoktu. Oku­lun, ti­ca­re­tin ve zi­ra­atın adı var ama ken­di­si yoktu. Ka­ran­lık ce­ha­let korku için­de ilk bir yaşam ge­çi­ren Der­sim halkı çi­le­keş bir yaşam sür­dü­rü­yor­du. Oysa Ana­do­lu’nun her ta­ra­fın­da cum­hu­ri­yet dö­ne­min­den iti­ba­ren elekt­rik, radyo ve oto­mo­bi­lin ne demek ol­du­ğu bi­lin­me­si­ne rağ­men Der­sim halkı ha­ber­siz­di. Do­ğa­nın gö­re­ne­ğin ve ta­ri­hin asi ol­du­ğu Der­sim­de dev­let Der­si­me gi­rer­ken di­li­ni, ta­ri­hi­ni, kül­tü­rel de­ğer­le­ri­ni ve gö­re­nek­ler­le çar­pı­şa­rak bir daha kı­mıl­da­ma­mak üzere ye­ni­yor­du(!). Oysa Der­sim Os­man­lı dö­ne­min­den beri özel­lik­le Yavuz Sul­tan Selim za­ma­nın­da can gü­ven­li­ği­ni sağ­la­mak için Der­si­me sı­ğı­nan­lar ölüm­den zor­luk­la kur­tul­muş­lar­dı. Yıl­lar­ca yok­sul­luk­tan, okul­suz­luk­tan mah­rum bı­ra­kıl­mış ve dı­şa­rıy­la bağ­lan­tı­sı ke­sil­miş­tir. İlkel ya­şa­mak zo­run­da bı­ra­kıl­mış­tı.
Der­sim so­ru­nu çö­zü­mü hak­kın­da ya­zı­lan ya­zı­lar öne­ri­ler birer odayı dol­du­ra­cak kadar çok ol­ma­sı­na rağ­men içe­rik ola­rak hepsi yol yap­mak, okul açmak, eko­no­mik ted­bir­ler alma Seyit ve ağa­la­rın et­kin­li­ği­ni sağ­la­ma ama­cı­na yö­ne­lik öne­ri­ler her de­fa­sın­da kağıt üze­rin­de kal­mış­tır. Geç­miş­te ol­du­ğu gibi gü­nü­müz­de de dü­şü­nü­len öne­ri­ler, çö­züm­ler­le geç­mi­şi te­ker­rür­den öteye git­me­miş­tir.
Hü­kü­met­le­ri her de­fa­sın­da, ibret duy­gu­suy­la öç alma düş­man­lık ayrı gayrı dav­ra­nış­lar ye­ri­ne Der­sim di­li­ne, kül­tü­rü­ne, folk­lo­ru­na saygı gös­ter­me­di. Ge­le­nek ve gö­re­nek­le­ri doğal kar­şı­la­ma­dı. Refah ve ba­yın­dır­lık, sevgi, dost­luk, eko­no­mik kal­kın­ma­yı böl­ge­ye gö­tür­me­di. Dev­let-hü­kü­met­ler bu­gün­de ya­rın­da as­ke­ri çözüm arama ye­ri­ne, de­mok­ra­si­ye bağlı, insan hak­la­rı ba­zın­dan çözüm ara­ma­la­rı en bi­lim­sel ve akıl­cı yol ola­rak gör­me­le­ri ge­re­kir. İlkel yön­tem­le­rin çözüm ge­tir­me­ye­cek­le­ri­ni iyi bil­me­li­dir­ler.
20. Yüz­yıl­da dün­ya­nın çe­şit­li yer­le­rin­de ol­du­ğu gibi Der­sim­de de 1937-1938 ta­ri­hin­de 150 bin nüfus ol­ma­sı­na rağ­men, sür­gün­ler­le be­ra­ber on bin­ler­ce kişi kı­yı­ma ve sür­gün­le­re maruz kal­mış­tır. Der­sim’in etnik ya­pı­sı si­ya­sal dü­şün­ce­le­ri ve inanç­la­rı (mez­hep­sel) ne­den­le­riy­le öl­dü­rül­dü, sü­rül­dü.
Oysa 20. yüz­yı­lın ba­şın­dan beri insan hak­la­rı­na değer ver­me­yen dev­let­ler, geç­miş­te ol­du­ğu gibi ge­le­cek­te aynı ne­den­ler­le çe­şit­li dev­let­le­rin des­te­ği ile soy kı­rım­la­rı­na maruz bı­ra­kıl­mış­lar­dır. İnsan­lı­ğın ve insan de­ğer­le­ri­nin en büyük düş­ma­nı olan ku­rum­laş­mış ırk­çı­lık, kök­ten din­ci­lik ve yok­sul­luk­tur. İşte in­sa­nım di­ye­bi­len her­kes belli çıkar iliş­ki­le­rin­den ulu­sal çı­kar­lar­dan et­ki­len­me­yen ta­raf­sız, dü­rüst insan hak­la­rı­na say­gı­lı değer yar­gı­la­rı­na sahip ol­ma­lı­dır.
Çünkü top­lum­la­rı oluş­tu­ran de­ği­şik kül­tür­le­rin, de­ği­şik kö­ken­le­rin olu­şu­nun de­mok­ra­si­nin zen­gin­leş­ti­ri­ci­si ola­rak kabul edil­me­si ge­re­kir. So­run­la­ra uygar ve de­mok­ra­tik açı­lar­dan ba­kıl­ma­sın­da sa­yı­sız ya­rar­lar var­dır. Bu so­run­la­rın tek çö­zü­mü bu­ra­dan geç­mek­te­dir. Gü­nü­müz çağ­daş in­sa­nı­nın da bu değer yar­gı­la­rı içe­ri­sin­de dü­şün­me­si ge­re­kir. Ba­rış­çıl, uz­laş­ma­cı ve hoş­gö­rü­lü olmak insan ol­ma­nın da ge­re­ği­dir. So­run­la­ra çözüm ara­ma­nın ön ko­şu­lu­dur.” Der­sim 38’de in­san­lık dışı uy­gu­la­ma­lar so­nu­cun­da ağır kat­li­am­lar, kı­rım­lar ve im­ha­lar ya­şan­dı. Der­sim zo­run­lu göç­ten olu­şan etnik te­miz­lik ile nüfus yo­ğun­lu­ğu­nu kay­bet­ti. Der­sim dili, kim­li­ği, kül­tü­rel ve si­ya­si hak­la­rı hü­kü­met­ler ta­ra­fın­dan yok sa­yıl­dı ve ge­liş­tir­me­ye ola­nak ta­nın­ma­dı.
Der­sim­li­ler, dev­le­ten bu­gün­de eği­tim, sağ­lık ve böl­ge­ye ya­tı­rım is­ti­yor­lar. Der­sim di­li­ni (Der­sim­ce/ Za­za­ca) ya­şat­ma­sı­nı ve eği­tim dili ola­rak ya­şa­ma­sı­nı is­ti­yor­lar. Kül­tü­rel de­ğer­le­ri­nin ya­şat­ma­sı­nı, Alevi inan­cı­nın ya­şa­tıl­ma­sı­nı, ba­raj­la­rın ya­pıl­ma­ma­sı­nı, si­ya­nür­lü al­tı­nın çı­ka­rıl­ma­ma­sı­nı, ar­şiv­le­rin açıl­ma­sı­nı, kayıp kız­la­rın ad­res­le­ri­ni be­lir­len­me­si­ni, Der­sim adı­nın iade­si­ni is­ti­yor­lar, Bu kat­li­am­dan ötürü dev­le­tin Der­sim­li­ler den özür di­le­me­si­ni is­ti­yor­lar. Çağ­daş de­mok­ra­si, insan hak­kı­na saygı te­me­lin­de ana­ya­sal ve eşit yurt­taş­lık hak­kı­nın uy­gu­lan­ma­sı­nı is­ti­yor­lar. İnsan­ca. Kar­deş­çe bir­lik­te ya­şa­mak is­ti­yor­lar.
KAY­NAK­ÇA;
1-Baş­lan­gı­cın­dan Gü­nü­mü­ze Der­sim Ta­ri­hi, Ali KAYA Demos Ya­yın­la­rı, 2010 İstan­bul
2-.​Dersim de Dil Ve Kök­ler, Ali Kaya, Can Ya­yın­la­rı,2008.İstan­bul.
3-Dey­lem’den, Der­si­me, Ali Kaya, Can Ya­yın­la­rı ,İstan­bul
4-Bkz. Baş­ba­kan­lık Os­man­lı Ar­şi­vi, ATASE, BDH -2687-239-014-01
5-Nec­med­din Sahir Silan, Doğu So­ru­nu ( 1939-1953) , Der­le­yen, Tuba Akek­mek­çi, Mu­az­zez Per­van Sayfa 298 Tarih Vakfı Yurt Ya­yın­la­rı 2010 İstan­bul
6-Baş­ba­kan­lık Cum­hu­ri­yet Ar­şi­vi (BCA), An­ka­ra
7-Ba­kan­lar Ku­ru­lu Ka­rar­la­rı, (030-18-01),(030-18-01)
8- Ali Kaya, İlçe­miz Hozat ,Sayfa 33 Can Ya­yın­la­rı ,2004,İstan­bul