10 Temmuz 2011 Pazar günü bir yaz sabahı İstanbul’dan Van Havaalanına oradan da karayolu ile Türkiye-İran-Razi sınır kapısından giriş yaptım. Karayolu ile saat 21:00’da İran-Urumiye ustanına ulaştım.
Urumiye kentinde hazırlıklarımızı tamamladıktan sonra 12.07.2011 tarihinde Ehl-i Hakların (Alevilerin) Ateşbegler’in önemli ziyaret merkezi konusunda olan GURAN BULAĞI’nı ziyaret etmek amacıyla özel bir araçla 4,5 saat süren bir yolculuğa devam ettim.
Rehberle birlikte Miyandaaab-Melekan Binabad’a doğru hareket ettik. Yolumuz üzerinde bir kısmı Alevi köyleri vardı. Bunlardan başlıcaları Kaylavat, Taşatan (En az 50 haneli Ehl-i Hak aile var), Merduğ Köyü (Köyün içinden geçen Merduğ çayından adını almıştır) Kereceband (Suyu bol alan köy anlamındadır) Yengeç, Karaltı ve Kurde’de köylerini yol boyunca takip ederek Shanda Dağı (3710 metre) eteğinde bulunan Guran Bulağı’na vardık. Guran Bulağı’nın eteğinde çıkan kaynak suyu, Munzur suyu gibi, inançlara göre kutsal su olarak kabul ediliyordu.
Ateşbegleri (Alevileri) her Pazartesi, Perşembe ve Cuma günleri olmak üzere haftada bazen üç, bazen bir defa olmak üzere çevre köylerden gelen canlar on beş kilometre yol yürüyerek alkışla, coşkuyla ve çilekeş bir şekilde Guran Bulağını ziyaret ederler. Kurbanlar kesilir, adaklar adanır ve cemler yapılır. Ekim ayının yirmi-otuz tarihleri arasında da yörede bulunan tüm Ehl-i Haklar (Ateşbegler) Alevi inancına mensup olanlar canlar, Guran Bulağını tekrar ziyaret ederler. Guran Bulağında kurbanlar kesilir, adaklar adanır ve topluca cemler yapılır.
Ehl-i Haklar kesinlikle bıyıklarını kesmezler. Tıpkı Anadolu Alevileri gibi ibadetlerini cem evlerinde icra ederler. Ehl-i Haklar Guran Bulağını ziyaret ettiğimde dört Ehl-i Haklı kişiyle söyleşi yaparak yola devam ettik. Aynı günün akşamı Ehl-i Hakların yoğun olarak yaşadığı Mereğ-Nova köyüne geri döndük. Nova Köyü Merağ ustadına (il) bağlı 550 haneli köy olup, bir Ehl-i Hak köyüdür. Ateşbegi koluna bağlıdırlar. Nüfusları 2000’e yakın olup, Pir Sultan’ın kardeşi olan Ateşbegi soyundan geldikleri söylenir. Pirlerin Ateşbegi olduğunu belirtiyorlardı. Seyit Snahram Hasan Pür seyitleri olup Seyit babasıyla birlikte, her Perşembe akşamı cem evlerinde ibadet ettiklerini ve kurban kestiklerini söylediler. Cem evlerini ziyaret ettik. Türkiye’deki cem evlerinden bir farklarının olmadıklarını; aynı ibadet şekline uygun on iki hizmet icra ettiklerini belirttiler. İbadetlerini 4 kapı 40 makam için yaparlar. Cem evlerinin de benzer yapıda olduğunu ciddi bir farkının da olmadığını gözledim. Nova Köyü’nde 7 tane cem evi bulunmaktadır. 1. Nova, 2-Asaren, 3-Miriber, 4-Simpur, 5-Seydali, 6- Ali Musevi, 7- Sarhoş Bey. Mollacemevleri adıyla anılmaktadırlar.
Nova köyünden seyid-pir sayısı az olduğu için köyden Pazartesi, Çarşamba, Perşembe ve Cuma günlerinde cem icra edilir. Beyazidi Bestami, Ateşbegi, Hacı Bektaşi Veli ve Ehli Beytle ilgili deyişler, beyitler tamburla söylenir, dualar edilir. Cemlerde 7 hizmet görülerek ibadet icra edilir. Urumiye’de ise katıldığım bir cem ibadeti dört saat sürdü. Ceme girerken dededen izin istedik, seyit dededen izin aldıktan sonra, rehberime ve bana 101 taneli tesbih verildi. Daha sonra başımıza bere aldık ve kemerbesti belimize bağladıktan sonra uygun olarak bir yere oturduk. Cem başlayana kadar beş kere teşbih çekerek dualar ettik. Burada niyaz ve lokmalar hazırlandı. Gelen niyazlara teker teker dualar verildi. Sırasıyla Seyitler için, hizmet, çırağ ve molla duası verildi. Zikirler devamla yapıldı. Cem ibadeti bittikten sora niyazların dağıtımı bitinceye kadar ceme getiren niyaz çeşitlerinin ayrı ayrı duaları verildi. Niyaz dağıtımı bitince haftalık kurbanlar ve İran’daki Ehl-i Hakların (Alevilerin) esas merkezi konumunda olan Kirmanşah-Gereband için para toplandı. Bu yardımların amacı ise, İran’daki yoksul Ehl-i Hakların sorunlarının çözümü için yapıldığını belirtiyorlardı. Urumiye’de ise, üçü resmi olmak üzere, yirmi cem evinin olduğunu belirtiliyorlardı.
İRAN’DA ALEVİLİK
İran Alevleri kendi aralarında çeşitli adlarla anılmaktadır. Örneğin;
- Kırklar
- Ateşbeyler
- Yediler
- Nur baksi (Nimettulalar)
- Kalandereliler
- Sefil Ali Şahlılar
- Nemetullahlılar
- Günabadiler (dervişler)
- Muhlis Eksssaihliler
- Teyfuriyeliler
- Hamusiler
- Şam İbrahimiler
- Babayadigariler
- Merenuriler
- Kesnzanıllar
- İsmailler
- Vadetivucut vb .olmak üzere 32 gruba ayrılmışlardır. İran’daki Ehl-i Hakların (Alevilerin) esas merkezi Kirmanşah-Gereband’dır. Burası Alevilerce kutsal bir yerleşke kabul edilir. Seyitleri Seyit Nizam’dır. Seyit Nizam’ın duazmanları, deyişleri, beyitleri ve Ehl-i Beyt inancı doğrultusunda Aleviler (Ehl-i Haklar) Cem ibadetlerini icra ederler. Başta İran Ehl-i Hakları (Alevileri) olmak üzere, tüm dünya Alevleri her yıl Şubat ayında Kirmanşah-Gereband’da toplanarak toplu cemler yapar, kurbanlar kesilir ve ibadetlerini burada icra ederler. Kirmanşah-Gereband inanç merkezi İran’daki Aleviler başta olmak üzere diğer ülkelerdeki Alevilerin Ehl-i Beyte inananların ili odağı durumuna gelmiştir.
Urumiye-Ilığıcı (120 Km)
13 Temmuz 2011 tarihinde Urumiye’den saat 09:00’da Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları yerleşkeye doğru yola çıktık. Urumiye’nin 12 kilometre kuzeyinde Pence Ali Dağı bulunmaktadır. Ehl-i Haklara göre, Hazreti Ali bu dağa gelmiştir. Bu dağın eteğinde Hazreti Ali’nin pençesinin izi, dizinin izi ve atının izinin bulunduğuna inanılmaktadır. Ehl-i Hak inancına sahip olanlar her Perşembe ve Cuma günleri ve Muharrem ayı gibi kutsal günlerde Pence Ali dağını ziyaret ederek kurbanlar keser, adaklar adar ve cem yaparlar. Urumiye gölünün doğusundan batısına doğru 25-30 kilometre arası dolgu malzemesiyle de doldurulmuş ve 1800 metre uzunluğundaki karayolu köprüsü gölün iki tarafını ikiye ayırmıştır. Göl sularının kuruması nedeniyle göl kızıla boyanmıştır. Göle akan akarsular üzerinden 30’a yakın barajın yapılması göl sularının 14 kilometre içeriye doğru kurumasına ve doğal yapının bozulmasına sebep olmuştur. Doğal yaşamın bozulmaması için de uluslararası kurumların desteğiyle küçük Zap ve Aras çaylarının göle akıtılmasıyla ilgili projeler geliştirilmeye çalışılmaktadır.
ILIĞICI’nın nüfusu 45 bin olmasına rağmen yüzde 90’nı Ehl-i Hak inancına mensuptur. Ehl-i Haklar içerisinde kırklar, yediler, Ateşbegler gibi çeşitli Alevi gruplarının da bu kentte ayrı ayrı cem evleri vardır. Gittiğim cem evinde İrec İrem Poyer vs görevli Sefer amca ve Zakir karşıladılar. Gerekli ilgiyi gösterdiler. İreç İrem Poyer, Pirleri Pir Momond izin almadığı sürece konuşma yetkisinin olmadığını belirtti. Cem evini tanıttı. Türkiye’deki cem evlerinden farklı olmadığı, fiziksel durumu benzerlik olduğunu gördüm. Ilığıcı Cem evinde Çırağ duası dışında sofra duası, abdest duası, şerbet duası, cem duası, kurban duası gibi duaların verildiğini orada bulunan ilgililer tarafından belirtildi. Ilığıcı Alevileri 12 imamlarda oruç tutmadıklarını 40 gün perhiz, çileye yattıklarını belirttiler. 40 gün boyunca havan ürünlerini yemediklerini ağaç ve bitkilerden elde edilen yiyecekleri yediklerini ve 40 gün boyunca karınlarını tam doyurmadıklarını belirttiler. Evlendikleri zaman kurban kestiklerini belirtmenin yanı sıra insan yaşamında doğum, nikah ve ölümün önemli dönemler olduğunu belirttiler. Ilığıcı’da, Kırklara ait üç cem evi Ateşbeglere ait iki cemevi, Yedilerin ise on beş tane cem evlerinin olduğunu belirttiler. Perşembe günlerinde cem yaptıklarını, sonbahar aylarında ise her gün cem yaptıklarını vurguladılar. Ceme girerken başa bere takılır, bele kemer best bağlanılır (özellikle beyaz ve siyah renk olmasına dikkat edilir) Cemde zikir edilir. Cemlerde tembur çalınarak cem yaptıklarını, duazman ve miraçlaşma okunur. Cem ibadeti en az 3 saat devam eder. Cemde niyaz kurban duası, şeker helva, ceviz, badem, nebat ve benzeri lokmaların duaları tek tek yapılır.
Ilığıcı’nın önemli köyleri ise; Kıpcak, Ecepşir, Kültepesi, Şiraz, Geredağ’dır.
İran’da Alevilerin en yoğun olduğu yerler ise, Urumiye’de 10-15 bin, Makoda (tahminen 27 Alevi köyü vardı) 5 bin, Nova’da 2 bin, Merağ’da yaklaşık olarak nüfusun yüzde 60’ı, Miyandabağ’da 30 bin, Kirmanşah’ta 150-200 bin, Krej 5 bin, Ecepşir’de (Şiraz’a bağlı yerleşim yeri) 5 bin, Hemadan’da 10 bin kişi Pol Dokter (Kızılköprüsü, İran-Irak sınırına yakın) Hoy, Şiraz, Tahran, Kerej, Karadağ, Mereğa, Heşrut, Gilan, Deylem, Lahican, Miğancig-Babakendi, Azizkendi, Zülbin, Horosan, Ekti, Erdebil, Meşed, Muşkabat, Yukarı Muşkabat, Zencan, Serap, Giydar, Lengrüd, Rankuh, Ramsar, Mazanderen, Horasan ve Tahran gibi İran’ın birçok bölgelerinde tahminen 18-20 milyon civarında Ehl-i Haklar (Alevilerin) yaşadığı sanılmaktadır. Alevilik İslam dünyasında çeşitli halklar arasında yayılmıştır.
EHL-İ HAKLAR
Özellikle İran’da yaşayan Türkler, Azeri Türkler, az sayıda Tatar, Nogaylılar, Deylemliler (Gilekler), Lekler, Lorlar, Goranlılar, Kürtler, Araplar, Persler (Farslılar) arasında yayılmıştır.
EHL-İ HAKLAR KİMLER?
Hakikat ehli, Hakk’a yakın olanlardır. Hakikat yolunu (gerçeği, doğruyu) seçenler, hakikate mensup olanlar anlamındadır. Hazreti Ali’ye duyan sevgi ve bağlılığın ilahi düzeyde olmasındadır. Ehli- Haklar’a bu görünme sadece tinsel, Ali ilahelire göre ise hem tinsel hem de bedensel boyutuyla olmuştur. Hazreti Ali, Hak ve hakikatin kendisidir.
Ehl-i Hak mezhebinin kurucusu, kimi kaynaklara göre Hazreti Ali’nin ölümünden sonra 366 yıl sonra 1025, 1027 yıllarında Luristan’da doğan “Baba Hoşin, Şah Hoşin” ünvanıyla anılan Mubarek Şah’tır.
İkinci dini önder ise Şah Hoşin’den 244 yıl sonra 1270’de Berzence’de doğan ve 1400’de Hewraman’da Hakk’a yürüyen Sultan İshak (Sultan Sohak)’tır. Sultan İshak döneminde Perdwar’da doğan (Seyyid Ahmed) Baba Yadigar Banzerdeh, Sultan İshak’ın ölümünden 400 yıl sonra Kermanşah bölgesindeki Tutşami (Dawal Dallan) Köyü’nde doğan Seyyid Mensur’un oğlu Seyyid Barekkeh adıyla tanınan Seyyid Haydar ( 1790-1870) ve 36 dervişi (Çeheltan) Ehl-i Hak inancının yayılmasında önemli rol oynamışlardır.
Ehl-i Hak öğretisinin yayılmasında önemli hizmetler sunan diğer bazı dervişler ise şunlardır: Ali Kalender (d.1450), Seyyid Akabir (d.1456), İlbeyi Caf (1497-1560), Han Ateş Huristani (17. Yy) Seyyid Farzi (18.yy) Şeyh Emir Zulahi (öl.1725).
Murali Elahi (Nur Ali Şah)’ın Burhan-ul Hak adlı yapıtında verdiği bilgilere göre ise, Ehl-i Hak mezhebinin aslı kurucusu “Sahip-kerem, Şah, yar ünvanlarıyla da anılan ve Oniki İmamlardan 7. İmam Musa Kazım soyundan gelen Sultan İshak (Sultan Sohak)’tır. Sultan İshak’tan sonra da bu inanç sisteminin, Sultan Sohak’ın görevlendirdiği onbir Handedan (Mürşid, Seyyit, Ocak) tarafından yürütüldüğü belirtilmektedir. 11 hanedan şunlardır: 1. Şah İbrahim, 2. Ali Kalender, 3. Baba Yadigar, 4. Seyyid Xamuş (Ğamuş), 5. Mir Sur, 6. Seyyid Mustafa, 7. Hacı Baba İsa, 8. Baba Haydar, 9. Zolnur, 10. Ateş Beg, 11. Şah Hayyas’tır.
Nurali Elahi’ye göre ise, Ehl-i Hak, Ali ilahiden farklı bir şeydir. Ali İlahi mezhebi Hazreti Ali döneminde Abdullah bir Sabbah tarafından kurulmuştur. Ehl-i Hak mezhebi ise, Hazreti Ali’den hemen hemen 509 yıl sonra 1270’de Berzence’de doğan ve Ali’nin ilahi nurunu taşıyan Sultan İshak tarafından kurulmuştur. İkisi arasında ortak olan nokta, Hazreti Ali’nin hakikat sırrına ermesi, Hakk’ın Hazreti Ali’de tecelli (zuhur) etmesidir. (görünmesidir.) Ehl-i haki-katin merdivenlerine ulaşanların bu ibadetlere gereksinimi yoktur. Ehl-i Hak mensupları da günlük ibadete karşıdırlar. Çünkü onlar da kendilerini “Hakikat döneminde sayarlar. Bugünkü Ehl-i Hak inancı XI. Yyy’dan (Hicri 6. Yy) beri mevcuttur. (MORADİ, 4. 1996:33-34.) Batınilere göre, günlük ibadet (namaz) ve oruç sadece dış görüntüdür.
Ehl-i Hak inancında Tanrı’nın tecelli ettiği yedi ulu kişinin isimleri şöyledir: 1. Havandagar, 2. Murtaza Ali, 3. Şah Hoşin, 4. Sultan Sohak (İshak), 5. Kırmızı (Şah Vays Kulı), 6. Mamad Bege, 7. Han Ataş Begdir. Bu yedi ulu kişinin can dostları olan Hafttan, Haftan-ı Cavidan (Yediler) ise şu isimlerden oluşur: 1. Benyamin (iki cihanın piri), 2. Davud Kabudsavar (rüzgar süvarisi, tüm müminlerin rehberidir), 3- Pir Musi (Sultan Şohak’ın katibi ve veziri) 4. Pir Razbar (diğer adıyla Hatune Razbar, Sultan İshak’ın annesidir. Hakikatin meleği, firişta ve sırrı), 5. Mustafa Davudan (ölüm meleği), 6. Şah İbrahim Buzasavar (buz süvarisi, Sultan Sohak’ın veliahdı ve vekili; o aynı zamanda malik-i tayyar; kuşların sahibi ve şahbaz) 7. Baba Yadegar (Hakk’ın yadigarı, mahşer gününün şefaatçisi)’dir.
Ehl-i Haklar’da dünyanın ve insanın gelişim süreci dörde ayrılır. Adem’den Hazreti Muhammed’in Peygamberliğe kadarki dönem dinsel yasalara dayanan şeriat dönemidir. Hazreti Ali’den Ehl-i Hak mezhebinin kurucusu Şah Hoşin’e kadarki dönem (661-1029) tarikat dönemidir. Şah Hoşin’den Sultan İshak’a kadar olan dönem (1270-1400) marifet dönemidir. Sultan İshak’tan günümüze kadar olan dönem de hakikat dönemidir. Ehl-i Hak öğretisinin en üst aşaması olan Hakikat makamını, Cama-yi Hakk (Hakk’ın tecessüdü) ve Mukannin-i Kanun-i hakika (Hakikat kanunun vazı) ünvanıyla da anılan Sultan İshak (Sohak) temsil eder.
Zengin bir hak kültürüne, folklora sahip olan Ehl-i Haklar, Ali ilahiler, konuksever ve mert kişilikleriyle tanınan bir topluluktur. İbadetlerini Anadolu Alevilerinde olduğu gibi, bir Seyyid veya Mürşid’in (Post Dedesi) öncülüğünde daha çok cem evlerinde (cem-hanelerde) yaparlar. Zikir ve ayinlen, tambur, def ve kemençe eşliğinde nefesler okunarak yapılır. Ayinicem törenlerinde sorgu, görgü, ikrar verme (şart-ı ikrar) ayinleri, yola girme törenleri önemli yer tutar. Cemin sonunda getirilen lokmalar, niyazlar eşit şekilde dağıtılıp birlikte yenilir.
Yadigar ismi verilen Baba Yadigar’dan kalma bu gelenekte ise, yeni doğan çocuk, doğumundan üç veya yedi gün sonra, evde veya cemevinde, Seyyid tarafından tören yapılar. Babası (kirve) ve törene katılan şahitler huzurunda isim takılır. Seyyid, çocuğu kucağına alıp ismini kulağına seslendikten sonra, törene getirilen Hindistan cevizi parçalanır. Herkese eşit şekilde dağıtılır. Taha sonra kovandan alınan bir tas su çocuğun yüzüne ve başına serpilir. Görevler bittikten sonra getirilen lokmalar, niyazlar dağıtılıp yenilir.
Ehl-i Haklar, Aralık ayının ortasında yılda üç gün oruç tutarlar. Ruzehaye Marnovi veya Havende Kar adı verilen bu oruç, Ehl-i Haklar’ın dini liderlerinden Sultan İshak ve üç dervişin içinde kaldıkları Marre-Nur mağarasının, düşmanlar tarafından kuşatılmasının anısına yapılır. Diğer bir inanışa göre, üç oruç günü, Adem’in cennetten kovulduğu, Yunus Peygamber’in balık karnından geçirdiği, İmam Hüseyin’in Kerbela’da şehid edildiği ve Sultan İshak’ın mağarada geçirdiği üç güne de yorumlanır. Oruçtan sonra da bayram yapılır. Ehl-i Hakların önemli bayramlarından biri de İbrahim Peygamber’in oğlu İshak’ın anısına yapılan Ayde Kurban (kurban Bayramıdır.)
Ehl-i Hak inancının İslamiyet’le, günüş, ay, ateş gibi doğa unsurlarına verilen önemle eski Zerdüştlüğe, Hazreti Ali’ye ve On iki imamlara verilen önem, hümanist dünya görüşleri, kadın-erkek eşitliği, ayrıca cem ayinlerindeki bazı ibadet şekilleriyle Anadolu Alevilerine benzer özellikleri vardır.
Ehl-i Hakların inanç ve öğretilerini açıklayan önemli yapıtlardan biri Gorani lehçesinde yazılmış Zebur-e hakikattir. Ayrıca Defter-e Perdiwari adıyla yazılan Ehl-i Hak dininin önderlerinden Sultan İshak (1270-1400) tarafından Perdiwar/Hevreman’da ilan edilen metinler de dini emirler niteliğini taşır.
ATEŞ BEG’İN KELAM VE SERENCAM METİNLERİ
Dinaverli Hacı Nimat Allah (Nimetullah, 1871-1920) tarafından yazılan Furkan-ul Ahbar, Şahname-i Hakikat, oğlu Nurali Elahi (Nur Ali Şah, Heştgert 1895-1974) tarafından yazılan Burhan-ul Hakk, Furkan-ı Keşf-ul hakayık adlı mukaddime, Afzali (Efdali) tarafından yazılan Defter-i Rumuz-ı Gencineyi Sultan Sohak, Ehl-i Haklar arasında yaygın olarak yapıtlardır. Ehl-i Hak inancıyla ilgili bazı metinler de (kelamlar), Azeri Türkçesiyle yazılmıştır.
Sultan İshak’ın (Sultan Sohak’ın) Hewraman’daki mezarı, Sananneh-Dallahu’da Baba Yadigar Banzerdeh’in mezarı, Kerkük Mubella mevkiinde İmam Ahmed’in, Irak’ın Gazal Rebab bölgesinde, İmam Kasım Şah Heyas’ın makberi, Azerbaycan’da Heşturd’un (sekiz ırmağın) birleştiği yerde Ateş Beg köyünde Ateş Han’ın mezarı Ehl-i Hakların bazı kutsal ziyaret yerleridir.
Zengin halk kültürüne sahip olan Ehl-i Haklar’da, halk edebiyatı ve özellikle şiir ve müzik geleneğinin önemli bir yeri vardır. Anadolu Aleviliğinde olduğu gibi cem seramonilerinde müzik ve semah, ibadetin ayrılmaz bir parçasıdır. Kullanılan müzik aletleri genellikle üç telli tanbur, def ve kemençeden oluşur.
Ehl-i Haklar’ın kaant önderlerinden Baba Tahir Uryan (Hemedan/İran 938-1010)’nın diyor ki, “Ben bir sürahiye girmiş olan bir deniz (bahr), harfe girmiş bir noktayım. Hakiki bilgi, ilm al-yakin elde edildikten sonraki seziştir. Cehaletin öldürdüğü hiç yaşamamıştır; zikrin öldürdüğü hiçbir zaman ölmez. Namerdin sofrasından el çek/cömerde kurban olalım/namerdin selamını alma pek/cömerde selam yerine can verelim…”
BİBLİYOGRAFYA
Martin van: A Kizilbash Community in Iragi Kurdistan, the Shabak, in: Les Anneles de Autre, no.g. Paris 1998: 185-196; DEGOINEAU, J.A.:Trois ans en Asie, Paris 1859, Nachdruck 1905;EDMONDS, C.J.: The Beliefs and Practices of the Ahli Hagg of Irak (Irak’taki Ehl-i Hakk’ların inançları ve ibadetleri), İran, sayı 7, 1969:89-106; ELAHİ, Nur Ali: Burhan-ul Hakk, 7. Baskı, Tahran 1987: HALM, H.: Ahl-e Haga, in: Encyclo paedia Iranica, vol. 1. Londan 1982:635-637; MENTEŞAŞVİLİ, Ahl-i Hakk, Enzyklo-padie des Islam, Erganzungsband, Leiden Leipzig 1934:9-16: MİR-HOSSEİNİ, İnternational Journal Of Middle East Studies, vol. 26, Cambridge 994: 267-285; MORADİ, Golmurad: Ehl-i Hakk’ın Kutsal Kit: SALİM ALİ, Salah: Shabak, A Curious Sect in Islam, in: Revue des Etudes Islamugues, tome 60, fasc. 2 (1992), Paris 1993: 521-528; STEAD, F.M. : The Ali-İlahi Sect in Persia (İran’daki Ali İlahi Mezhebi), The Moslew World, sayı 22, 1932: 184-189; VINOGRADOV, Amal: Ethnicity, The Case of the Shabak
22 TEMMUZ 2011