“Dersim’de Kökler” adlı kitabından yararlandığımız Ali Kaya, İran’daki “Dersimliler” konusunda araştırma yaptı. Anadolu’daki Dersimlilerle konuşma, türkü söyleme, inanç, yaşam tarzı konusunda aynı olduklarını yazdı. Kadın-erkek eşitliğini; kadınların başlarını kapatmadığını, isimlerin doğa adları olduğunu gözlemledi.
Dersim’in asıl adı nedir? Bu bölgede oturanlar nereden, ne zaman gelmişlerdir? Akrabaları hangi ülkede yaşamaktadır? Türk müdürler; Kürt müdürler? Yoksa nedirler? Dillerinin özelliği nedir? Alevi midirler? Eğer önyargılarınızın tutsağı iseniz bu yazıyı hiç okumayınız. Yok anlamak-öğrenmek istiyorsanız; işte size 10 maddede Dersim gerçeği…
Albert Einstein’ın sözünü bilirsiniz:
“Önyargıları parçalamak atomu parçalamaktan daha zordur.”
Ama bu baş belası tabuları yıkmak zorundayız.
Çünkü…
Hacı Bektaşi Veli’nin söylediği gibi, “ilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.”
Bu arada şu görüşümü tekrarlayayım:
Kişi kendini hangi kimlikte görüyorsa, hissediyorsa öyledir. Ve saygındır.
Ayrıca, kimileri gibi “alternatif tarih” adına inkarcılık yapacak da değilim.
O halde…
Gelelim Dersim derslerine…
Madde 1) Dersim’in kökü nereye dayanıyor?
Anadolu kavimler kapısıdır…
Dersim bölgesine ilk yerleşimin M.Ö 6 binlere kadar uzandığı biliniyor.
Subarlar, Hurriler, Asurlular, Hititler, Akadlar, Frigyalılar, Urartular, Medler, Persler, Makedonyalılar, Kapadokyalılar, Romalılar, Sasaniler, Araplar, Bizanslılar, Selçuklular, Moğollar, Akkoyunlular, Osmanlılar gibi kimler gelip kimler geçti.
Dersim bölgesine kimi “İşuva” adını verdi: kimi “Supani”…
Yaşayanlara kimi “Muştular” dedi; kimi “ Müşkiler”…
Ne diyordu koca Ahmet Arif:
“Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Ana’n dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun ?..”
Madde 2) Dersim’in adı nereden geliyor?
Dersim; Farsça, “der” (kapı), “sim” (gümüş) sözcüklerinden oluşan bir isim tamlamasıdır. Türkçe’ye “Gümüşkapı” olarak çevirebiliriz.
Güney ağızlarında Dersim, “Darsim” diye telaffuz ediliyor. Kimi tarihçi bunun sadece söyleniş olmadığını belirtiyor. Onlara göre “Darsım” Zazaca bir sözcük; ‘dar” (ağaç) ve “sim” (gümüş) idi; ve Darsım aslında “Gümüşağaç” demekti.
Bu teze göre, Dersimliler “ağaca tapınmaları” nedeniyle bu ismi kullanıyorlardı!
Ancak yazdığımız gibi bölgeye birçok uygarlıklar geldi. Ve bunların çoğu isim değiştirdiler.
Örneğin Çemişkezek bölgesine; Hititler “Zuhma”; Urartular “ Tamişkiş”; Romalılar “Hieroplis”; Bizanslılar “Tsimisca” dediler…
Dersim’in adı uzun yıllar “Daranalis” olarak kaldı. Bu ismin, M.Ö 519’da Doğu Anadolu’yu fetheden Pers Kralı Dara’nın adından kaynaklandığı ileri sürülüyor.
Bu noktada “Daranalis” ve Persler’in adını geçirmemizin özel bir nedeni var. Çünkü Dersimlilerin asıl yurtları Anadolu değil; İran.
Madde 3) Dersimliler aslında nerelidir?
Horasanlıdırlar.
Hazar Denizi’nin güney batısında (Tahran’ın kuzeyinde) Deylem/Daylam bölgesinde, Pers öncesi halklardan bir topluluk yaşardı: Deylemliler/Daylamlılar!
İran’daki Büveyhoğulları Devleti’ni (932-1056) bunların kurduğu biliniyor.
Bu halk 13’üncü yüzyılda Moğol istilasından kaçarak Anadolu’ya geldiler. Anadolu’da yaşadıkları bu bölgeye kendi adlarını verdiler.
Madde 4 ) Dersimlilerin akrabaları kimler?
Günümüz İran’ın Kuzey Horasan Eyaleti’nde Deylaman bölgesi vardır. Lahican, Siya, Kal, Koh, Mazendaran, Rast, Gibal, Pir Pulur, Fumen, Gerekerd, Gilan, Teberistan, Chalus, Kalar, Enzeli, Varemin, Bar, Tufem, Rudsa, Muvaz, Kohaman, Hasan Rud, Emurluh gibi yerlerde yaşayanlar Dersimlilerin akrabalarıdır.
Konuştukları dil ise Zazacadır.
“Dersim’de Kökler” adlı kitabından yararlandığımız Ali Kaya, İran’daki “Dersimliler” konusunda araştırma yaptı. Anadolu’daki Dersimlilerle konuşma, türkü söyleme, inanç, yaşam tarzı konusunda aynı olduklarını yazdı. Kadın-erkek eşitliğini; kadınların başlarını kapatmadığını, isimlerin doğa adları olduğunu gözlemledi. “Cem”lerine katıldı. Aslında Şamanizm’in, Zerdüştlüğün hala yaşatıldığını fark etti.
Madde 5) Dersim dilinin kökeni nedir?
Persler’in “Bisitun Kitabeleri”nde Deylemlilerin konuştukları dile “Zuzu” deniyor. “Zuzu” bugünün anlamıyla Zaza!
Kimi dilbilimcilerine göre bu dilin adı, Deylem’den türeyen “Dımılıce”dir.
Bu nedenle bilimsel sınıflandırmada bu dil ailesinin “Kuzeybatı İranî diller” grubunda yer aldığı belirtilmektedir.
Dil bilimcileri ve Zazalar, Zazaca/Dımılıce’yi bir dil olarak kabul eder.
Keza İranoloji dilbilimine göre de, Zazaca başlıbaşına bir dildir.
Kürdolojinin babası sayılan V. Minorsky; ve David Mc Kenze, Prof, Goiche Kojima, Susani, Oskar Mann ile Karl Hadank gibi bilim adamları Zazaca’nın bir Kürt lehçesi olmadığını kanıtlamışlardır.
Zazaca; eski dillerden Partça’nın devamı olarak kabul edilir
Fakat bazı Kürdologlar bu durumu kabul etmezler; Zazaca’yı Kürtçe’nin dört lehçesi arasında sayarlar.
Bütün Kürtler meseleye “milliyetçilik penceresinden” bakmazlar; “Kürdistan Milliyetçilik ve Dil” kitabının yazarı Amir Hassanpour gibi kimi Kürt dilbilimciler, Zazaca’nın Kürt lehçelerinden yapısal olarak farklı olduğunu yazar.
Yine de bazı Kürt “aydınlar”, Zazalar’ın Kürt olmadığını iddia edenlere ateş püskürürler. Ebubekir Pamukçu, Ali Kaya veya Kürt M Şerif Fırat gibi yazarları “inkarcılıkla” suçlarlar!
Şurası bir gerçektir ki, Zazalar’ın önemli bir bölümü günümüzde Kürt kimliğini benimsemişlerdir.
Bu arada…
Bazı Türkologlar da, Zazaca’yı Türkçe’nin bir lehçesi varsayar ve; Zazaların Horasan’dan gelen Türk boyu olduğunu iddia ederler. Bunlara göre Zazalar, Dersim’e gidince Kürtleşmişlerdir!
Devletin resmi tarih tezi de böyledir.
Kuşkusuz bu “resmi tarihtir ve mutlaka yanlıştır” anlayışı doğru değildir.
Madde 6 ) Zazaca konuşulan iller hangisi?
Tunceli(bütün ilçeler);
Bingöl (bütün ilçeler);
Elazığ (Batı bölgesi hariç);
Diyarbakır (Ergani, Çermik, Dicle, Lice, Çüngüş, Hani, Kulp, Eğil, Hazro); Urfa (Siverek, Bucak);
Muş (Varto);
Sivas (Zara, İmranlı, Ulaş, Kangal, Hafik, Divriği, Gürün) Adıyaman (Gerger);
Erzincan(merkez ve Tunceli’ye yakın yerlerde); Batman (Merkez, Sason); Bitlis(Mutki,Tatvan);
Malatya (Pötürge, Doğanyol, Arguvan);
Ardahan(Göle); Uşat Eşme gibi Batı’daki bazı ilçe ve köylerde de sürgünler nedeniyle konuşulmaktadır.
Zazaca sadece Türkiye’de konuşulmuyor. İran’da da en az 1 milyon insanın Zazaca konuştuğu biliniyor. Bunların küçük bir bölümü, Çaldıran Savaşı’ndan sonra Anadolu’dan kaçan Türkmen aşiretleridir.
Madde 7) Dersimliler Alevi midir?
Zerdüşt/Yezidi olan Deylaman halkı 873’te Müslüman oldu.
917’de ise Caferi Sadık mezhebini / Aleviliği kabul ettiler.
Kimi tarihçiye göre Zaza Aleviliği; Şii inancıyla, Zerdüştlüğün gelenek ve göreneklerinin bileşiminden oluşmuştur.
Gelelim Anadolu’daki Dersimlilere…
Dersim denince akla 126 aşiret ve boyun birleşmesi geliyor. Bunların hepsi Zaza değil. İçlerinde Türkmen aşiretleri de var.
Bu aşiretlerin hepsinin tarihsel hikayesi farklı olduğu için hepsini ayrı ayrı ele almak gerekir. Bölgeye geliş tarihleri bile farklılıklar gösterir. Örneğin Hz. Muhammed soyundan geldiklerini iddia eden Kureyşan Aşireti, Melihşah döneminde Dersim’e geldi.
Geliş tarihleri farklı olsa da Dersim bölgesindeki Zazalar’ın büyük çoğunluğu Alevi’dir. Fakat Sünni olan Zazalar’ın bulunduğunu da eklemeliyiz:
Örneğin Cibranlı Halit Bey Sünni bir Zaza Kürdü’ydü.
Madde 8) “Tunceli” adı ne zaman verildi?
Vakit Gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak 1937-38 Dersim İsyanı’nı bastıran askeri harekatın adının “Tunç- Eli” olduğunu ve operasyondan sonra Dersim’e “Tunceli” adının verildiğini yazdı. Doğru değildir.
Osmanlı, Tanzimatla birlikte yeni idari yapılanmaya gitti.
O tarihe kadar “başına buyruk olan” Dersim sancaktı.
1847’te; Hozat merkez olmak üzere Erzurum vilayetine bağlıydı;.
1859’da; Harput eyaletine; 1867’de ise topraklarının bir bölümü Erzincan sancağına dahil edildi.
1879’da ayrı bir vilayet oldu.
1886’da tekrar mutasarraflığa indirildi.
1892’de Elazığ’a bağlandı.
Görüldüğü gibi Osmanlı, Dersim’i hep bölerek yönetmek tavrı içinde oldu.
Gelelim Cumhuriyet dönemine:
Dersim 1923’te ilçe yapılarak Elazığ’a bağlandı.
Ancak…
25 Aralık 1935’te, 3195 sayılı, 2884 no’lu kanunla “Tunceli” adıyla il yapıldı.
Sünniliği devletin resmi ideolojisi haline getiren Osmanlı’nın Dersim’e bakışı belliydi. Peki ya Cumhuriyet’in?
Bunu İçişleri Bakanı Şükrü Kaya’nın isteğiyle sadece 100 adet basılan “Dersim” kitapçıktan anlayabiliyoruz:
“Dersim’in coğrafi ve toplumsal yapısı, çapulculuk ve isyana teşvik edicidir. Halk bu yüzden vergi vermiyor, yasa dinlemiyor ve askerlik hizmeti yapmıyor. Toprağı tarıma elverişli olmadığı için çapulculuk yapıp çevre bölgelerdeki halka baskın yapıyor. (2700kaçak vardı.)
Halkın gerçek efendileri; şeyh, seyyid, dede, ağa ve bey takımıdır. Dersim mutlaka devletin egemenliğine girmelidir. Ancak bölgede sadece asker ve jandarma bulundurmakla itaat sağlanmaz. Köklü ıslahat şarttır.
Dersim halkı Oğuz boylarından gelmiş Türkmenlerdir. Sonradan Kürtleşmişlerdir. Türk kökenlerine çevirmek için kışlaların yanına okul yapılmalıdır.
Ağalar ve Seyyidler bölgeden Türklerin yoğun olduğu bölgelere sürülmelidir.”
Cumhuriyet, Dersim’i merkeze hükümetin kontrolüne alıp çağdaşlaştırmak istiyordu.
Madde 9) Atatürk’ü seviyorlar mı?
Dersimliler, Kurtuluş Savaşı’nda Mustafa Kemal’in yanında yer aldı.
Sivas ve Erzurum kongrelerinde 250 Zaza gönüllü koruyuculuk yaptı.
Kongrelere Diyap Ağa ve Hasan Basri’yi milletvekili olarak gönderirler.
23 Nisan 1920’de açılan Büyük Millet Meclisi’ne ise altı milletvekiliyle temsil edildiler.
Şeyh Said isyanına katılmadılar.
Dersimlilerin Atatürk sevgisinin iki nedeni vardır:
Birincisi, Cumhuriyet Aleviler’i özgürleştirmişti.
İkincisi Aleviler Atatürk’ün Alevi olduğunu düşünüyordu. Kimi Alevi’ye göre ise Atatürk “mehdi” idi.
Madde 10 ) Dersimliler niye ayaklandı?
Temel sebep; ülkenin batısını siyasi, iktisadi ve kültürel olarak “modernize eden” Cumhuriyet yönetiminin, artık ülkenin doğusuna da el atmasıydı.
Cumhuriyet bölgedeki yoksulluğu-geri kalmışlığı ortadan kaldırmak istiyordu.
O küçük bütçesine rağmen 4 milyon lira ayırmıştı. Bununla yollar, köprüler yapmayı planlıyordu.
Bölgeye “el atma”nın siyasi nedeni ise; Cumhuriyet’in, ağa ve şeyhlerin hüküm sürdüğü feodalizmi tasfiye etmek istemesiydi. Atatürk aşiret sisteminin yıkılmasını ve toprak reformu yapılmasını istiyordu.
Meselenin kültürel ayağı da vardı. Dersim halkını Kürtleşmiş Türk olarak görüyorlardı. Mecburi iskan yasası çıkarılarak, Dersim aşiretlerinin Türklerin yoğun yaşadığı bölgelere göndererek Türkleşmesinin sağlanacağını planlıyorlardı.
Ankara’daki bazı bürokrat ve siyasilerin Osmanlı döneminden kalma, “Sünniler devlete bağlıdır, Aleviler kötülüklerin başlıca nedenidir” şeklindeki Alevi düşmanlığıyla yaptıkları yönlendirmeler “reformların” sert olmasına yol açtı.
Cumhuriyet kadroları reformları hayata geçirme konusunda ikiye bölündü; Vali Cemal Bey gibi uzlaşmadan yana olanlarla, Umum Müfettişi İbrahim Tali gibi sert tedbirlerin alınmasından yana olanlar arasında.
En sert görüşler Mareşal Fevzi Çakmak’a aitti; Kürt memurlara bile karşıydı!
Diğer yanda…
Şunu da eklemem gerekiyor; 1937-38 askeri harekatı Dersim’e yapılan ilk operasyon değildi.
1861’den başlayarak Dersim’e sürekli askeri harekatlar düzenlendi.
Yazdığım gibi bunun temel nedeni iktisadiydi.
Tanzimat’ta da, II. Meşrutiyet’te de, Cumhuriyet’te de aynı durumla karşılaşılmıştı: Aşiret ağaları yeniden yapılandırılan merkezi yapının kontrolüne girmek istemiyordu. Kendi kanunlarını kendilerinin koyduğu feodal düzenin yıkılmasına karşı çıkıyorlardı.
Bölge halkının yoksul ve cahil olması, feodal düzenin sürmesini isteyenler tarafından hep kullanılmıştır.
Kuşkusuz onlarca zulme uğramış Dersimlilerin merkezi iktidarlara güvensizlikleri de bunda etken olmuştur.
Aynı bugün olduğu gibi…
19 Aralık 2009
SONER YALÇIN
http://www.hurriyet.com.tr/zazaca-kurtce-degildir-13255210