Makaleler

AYDIN OLMANIN SORUMLULUĞU

Aydın; eğitimli, görgülü, ileri düşünceli, çağın gereksinimlerini kavramış ve bunları değerlendirme yetisi gelişmiş kimse olarak tanımlanır.

Aydının en başta gelen sorumluluğu, insan olmaktır. Aydın olmak sırça köşkte oturup burjuva basının borazanlığını yaparak veya belli bir grubun çanak yalayıcılığını yapmak değildir. Belli siyasal ideolojilere dayanarak kökten dinci ideolojilere sığınıp ahkâm kesmek, ırkçılık yapıp devletin nimetlerinden yararlanmak, resmi ideolojilere yamanmak değildir.

Doğal olarak aydın kişi, körü körüne itaatkâr da olmaz.

Gerçek aydın, iyi bir eğitim görmüş, dış dünyaya açık, önyargıdan, bağnaz düşünce, inanç ve görüşlerden arınmış, başkalarına saygılı, gerçeklerin peşinden koşan, nesnel doğruları izleyen ve bunun mücadelesini veren, öfke ve kin gibi duygulardan arınmış, kişisel çıkarlar gözetmeyen, hoşgörülü kişidir.

Aydın, toplum yararına olmayan kökleşmiş alışkanlıkları hem kendi yaşamından, hem de toplumun yaşamından söküp atan insandır. Deneyimlerini, bilgilerini, izlenimlerini ve gözlemlerini fikre dönüştüren, çağdaşlığa açık, üretken ve yaratıcı insandır. Çıkar beklentileri içinde olmadan ahlaksal açıdan sarsıntıya uğramamış kişidir.

Gerçek aydın, yöresini, ülkesini ve dünya insanlığını düşünen, insanlığın üzüntüsüne ortak olan, acısını kendi acısı bilen ve dünyanın herhangi bir yerindeki hiç tanımadığı bir insanın gözyaşına ortan olan insandır. Çağa ayak uydurmak ve insanlığa faydalı olmak için mücadele edendir. Doğru bildiklerini söyleme cesareti ve ahlaki olan, çağdaş düşünceye sahip insan gerçek aydındır.

Gerçek aydın, üreten, yöresine, ülkesine ve insanlığa zenginlik katan insandır.

Gerçek aydın, doğru bildiğini söyleyen, bir takım dar ideolojilere, kökten dinciliğe kapılmayan, yalan söylemeyen, mağdurların haklarını koruyan, ezilenlerin yanında olan kişidir. Kötü gidişlere dur diyen kişidir.

Yüz yıllar boyu, geriliklere, zülüm ve katliamlara dur diyen kişi gerçek aydındır.

Aydın, ahlaki kuralların bekçisidir. Aydının silahı, eleştirel akıldır; sanat eserlerinde, edebiyatta ve bilimde somutlaşmış fikirleri savunur ve toplumu yönlendirendir.

Gerçek aydın, dünyada 7 milyar insandan 4 miyarının insana yakışır durumda yaşamadığını ve durumun bir an önce değiştirilmesi gerektiğini bilip bunun mücadelesini veren ve ahlaken de bundan kendini sorumlu tutan kişidir.

Gerçek aydın, hiçbir şey beklemeden kendini insanlığın mutluluğuna adayan kişidir.

Aydın, insana ve insanlığa saygıyı öne çıkararak, insanlığın özgürleşmesini, refahını ve hakça bölüşümünü amaçlayıp toplumsal güvence ve haklar için mücadele edendir.

Siyasal sistemin bozukluğuna, kültürel hakların yetersizliğine, inançlar üzerindeki baskılara ve gelir dağılımındaki adaletsizliklere karşı mücadele eden kişi gerçek aydındır.

Aydın, bütün bunları yaparken toplumsal dengeleri bozan emperyalist odaklara karşı da mücadele verir.

Aydın insan, halkı adına, düşündüğü gibi yaşayan, ilkeli insandır.

Halkının haklarını korumak, sorunlarını sürekli araştıran, inceleyen, düşünen, okuyan ve bunlarla kalmayıp çözüm üreten insandır. Geçmişi temiz, aydınlıktır, yurt ve dünya sorunlarına sağlıklı yorum getirebilir, dünya kardeşliğine inanır; ilerici, çağdaş, laik, sosyal, antiemperyalist ve tam bağımsızlıkçı düşüncededir.

Bu nitelikleri taşıyabilen insan gerçek aydındır.

Aydın olmak; siyasi, ekonomik ve tam bağımsızlığı savunmaktır. Ezilen halkların haklarına saygı göstermek; herkesin insanca yaşama koşulları içinde yaşaması için mücadele vermektir. Küreselleşme, yeni dünya düzeni diye adlandırılan emperyalist liberalizme, kapitalizme, feodalizme karşı olmaktır.

Bundan dolayı aydın olmak sorumluluk gerektirir.

Aydın olmak erdemli, ilkeli ve her bakımdan dürüst bir kişilik yapısına sahip olmaktır.

Bütün bu temel ilkeler ışığından şunu belirtmek gerekir: Munzur aydını, belli bir siyasal guruba dayanak hareket etmez. Munzur aydını öncelikle halkının önceliklerinden yola çıkarak, evrensel ölçüleri dikkate alarak hareket eder.

Bu niteliklerden yola çıkan “Munzur aydınıyım!” veya “Dersim aydınıyım!” diyen herkes unutmamalıdır ki karanlıkları aydınlığa, halkımızı refaha ve mutluluğa kavuşturmaya karşı sorumluluk ve yükümlülüklerimiz vardır. Bu bilinçle hareket etmemiz gerekir. Tarihimize, kültürümüze, dilimize, inançlarımıza, örf ve adetlerimize bağlı kalmamız ve bu değerlerimizi geliştirmek için de çok çalışmamız gerekmektedir. Dersimli aydınların da bir araya gelerek yörede oynanan oyunlara karşı halkımızı duyarlı kılması; insanımızı göçe zorlayan nedenlere, bölgeyi insansızlaştıran politikalara ve halkımızın sorunlarına karşı yükümlülüklerini ve sorumluluklarını yerine getirmesi gerekmektedir.

Aydın olan, halkını bilinçlendirir; halkının çektiği acıları yüreğinde taşır.

Bugün gençliğin 12 Eylül’den haberi olmamasında, bu toplumsal bilgisizlikte ve unutkanlıkta aydınların hiç mi yapı yok? Elbette var.

21. yüzyılda aydın aklı unutulmuştur. Ülkemizde yargı, adalet, hak ve hukukun ortadan kaldırıldığı, basın ve üniversitelerin susturulduğu, sivil toplum örgütlerinin düşmanlaştırıldığı, insanların kutuplaştırıldığı ve ülke gelirinin peşkeş çekildiği bir süreçte aydınlara büyük görev düşmektedir.

Aydın, bu harami düzenden kurtulmanın başka çaresi olmadığının bilincinde olmak zorundadır.

Aydın, Türkiye’nin kalkınmasında ve gelişmesinde sorumluluk sahibidir. Ülke ekonomisinde, sosyal, kültürel ve insani bağlamda öncü rol almalıdır.

Bu nedenle, önümüzdeki seçim sürecinde aydınlar vicdanın sesine kulak vermeli, ülke sorunlarına kayıtsız kalmamalıdır.